Psikoloji Bölümü Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://gcris.khas.edu.tr/handle/20.500.12469/60
Browse
Browsing Psikoloji Bölümü Koleksiyonu by Language "tr"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Other Citation Count: 0Avrupalı İkinci Nesil Türk Göçmenlerin Okul Başarısı(Türk Psikologlar Derneği, 2014) Baysu, Gülseli; Phalet, KarenAvrupa’daki okulların en büyük sorunlarından biri göçmenlerin yerlilere kıyasla okulda daha başarısız olmasıdır. Bu derleme makalesinin amacı İsveç, Belçika, Avusturya ve Almanya’da büyük şehirlerde yaşayan yerli ve ikinci nesil Türk göçmenlere odaklanarak, okul başarıları arasındaki farkı betimlemek ve sosyal psikolojik bir bakış açısıyla açıklamaktır. Bulgular beş ana başlık altında toplanmıştır. (1) İlk olarak okul başarısını betimleme amacı doğrultusunda dört Avrupa ülkesinde de göçmen ve yerli öğrencilerin okul hayatları boyunca başarılarında gitgide artan bir fark bulunmuştur. Bu farkı açıklamak için, sosyal kimlik kuramına ve sosyal kimlik tehdit algısına yönelik araştırmalardan yararlanılmıştır. (2) Gruplar arası ilişkilere bakıldığında, arkadaşlıklar ve öğretmen desteği, göçmenlerin okulda kendini güvende ve kabul görmüş hissetmesine yol açarak okul başarısını artırmaktadır. Öte yandan, ayrımcılık okula adaptasyonu zorlaştırmaktadır. (3) Sosyal kimlik stratejileri okul başarısını ve adaptasyonunu belirlemektedir. Çiftkültürlü öğrenciler (hem Türk hem Belçikalı hissetmek) okulda ayrımcılığa veya olumsuz kalıpyargılara maruz kaldıklarında bundan daha fazla zarar görmekte, bu da okul başarılarını ve test performanslarını olumsuz etkilemektedir. (4) Segregasyon, gruplar arası arkadaşlıkları azaltıp ayrımcılık algısını artırarak, okul başarısı ve adaptasyonu üzerinde olumsuz bir etkiye yol açmaktadır. Ancak göçmenlerin çoğunluğu oluşturduğu okullar onları ayrımcılıktan korumaktadır. (5) Göçmenler, Almanya gibi hiyerarşik olarak yapılandırılmış eğitim sistemlerinde (akademik ve meslek odaklı ortaöğretim gibi) daha başarısız olmaktadır. Sonuç olarak, bu derlemede sosyal psikolojik yaklaşımın, özellikle sosyal kimlik tehdit algısı ve gruplar arası ilişkilerin, göçmenlerin okul başarısını belirlemekte önemli bir rol oynadığı ifade edilmektedir.Article Citation Count: 0Effects of Second Language Acquisition on Narrative Structure and Linguistic Processes in Preschool and School-Aged Children(İstanbul Üniversitesi, 2019) Aktan-Erciyes, AslıThis research examines the effects of second language acquisition in early childhood on the structural and linguistic properties of narrative skills in the child's native language. To investigate these questions, narrative and vocabulary skills in monolingual and bilingual children (Frog story) were evaluated. One hundred and twelve five- and seven-year-old monolingual (Language 1 [L1]: Mother tongue, Turkish) (N = 61) and bilingual (L1, Turkish; Language 2 [L2]: Second language, English) (N = 51) children participated in the study. Narrative skills were evaluated only for Turkish for monolingual children, whereas bilingual children were tested in English as well, the latter test taking place on a separate day. For the structural evaluation of narrative discourse, a schema is used to evaluate the narrative skills of bilingual children. The elements in the schema are: Frog story elements, sequence, perspective / emotion and affect, and finally engagement. In order to evaluate the linguistic complexity simple and complex clauses were coded. The percentage of complex clauses with respect to total clauses was used as an indication of linguistic complexity. There were two age groups in the monolingual and bilingual groups. The findings revealed that in L1: Turkish, bilingual and monolingual children differed for narrative structure components regardless of age group. Monolinguals outperformed their bilingual peers for frog story elements, sequence, perspective affect, and engagement. Age differences indicated that for five-year-olds there were no differences between monolinguals and bilinguals for perspective affect and engagement which were difficult skills to display at that age. Monolingual children were better at incorporating more complex structures into their narratives compared to bilinguals. It was found that bilingual and monolingual children did not differ in L1 vocabulary skills. The results showed that early exposure to L2 might result in negative outcomes for L1 narrative development.Article Citation Count: 0Gezi Protestolarına Katılanların Politik Profilleri ve Demokratik Tutumları(Türk Psikologlar Derneği, 2017) Baysu, GülseliGezi Parkı protestoları uluslararası medyada çoğunluğu Müslüman olan bir ülkedeki laik ve İslamcı gruplar arasındaki bir çatışma olarak görülmüş ve Türkiye’deki demokrasinin geleceği hakkında şüpheler uyandırmıştır. Bu bağlamda bu çalışmanın sosyal kimlik ve kolektif eylem kuramları temelinde iki amacı vardır: (1) ortak politik kaygıya, yani protestoya katılım nedenlerine, ve katılım biçimlerine, yani gerçekleştirdikleri eylemlere, göre katılımcıların politik profillerini tanımlamak ve (2) bu profildeki kişilerin farklı demokratik tutumları ne derece benimsediklerini araştırmak. Protestolar devam ederken internet üzerinden yürütülen araştırmaya 645 eğitimli, şehirli genç-yetişkin katılımcı katılmıştır. Katılımcıların politik kaygılarının ve farklı katılım türlerinin örtük sınıf analizi yöntemi ile analizi sonucunda dört farklı politik profil ortaya çıkmaktadır. Özgürlükçüler ve laikler demokrasi, kadın hakları ve çevre gibi konularda ortak kaygılarını dile getirmektedir. Ancak özgürlükçüler azınlık hakları, laikler ise daha çok etnik ve (laikliğe yönelik) dini tehdit konularında kaygılanmaktadır. Her iki grup da protestoya katılmış olmakla beraber, özgürlükçüler doğrudan katılım, laikler ise (tencere ve tava ile ses çıkarmak gibi) dolaylı katılım yollarını tercih etmişlerdir. Ortayolcular (veya muhafazakar laikler) de demokrasi, kadın hakları ve çevre konusunda kaygı duymaktadır. Protestolara tutum olarak destek verseler de doğrudan ya da dolaylı olarak katılımları sınırlıdır. Son olarak, muhafazakarlar, diğer konularda daha az kaygı duysalar da, protesto-temelli polis şiddeti gibi konularda kaygılarını dile getirmiş; doğrudan değil sosyal medya üzerinden politik katılımı tercih etmişlerdir. Ayrıca, politik profillerin demokratik tutumlarına bakıldığında, özgürlükçülerin kapsayıcı ve çok kültürlü bir demokrasiyi en çok benimseyen grup olduğu görülmektedir. Çalışmanın sonuçları günümüz protestoları ve katılımcılarına olduğu kadar, bunların demokrasi ile ilişkisine de ışık tutmaktadır.Article Citation Count: 4Negative Life Events Behavior Problems and Self-Regulation of Adolescents from Low Socio-Economic Status(Turkish Psychologists Assoc, 2017) Harma, Mehmet; Harma, Mehmet; Gökçay, Gülbin; Bahçıvan-Saydam, ReyhanThe aim of the study was to examine the relationship between negative life events and emotional-behavioral problems among adolescents from low SES and the mediator role of self-regulation (SR) in this relationship. The study consisted of a sample of 358 7th and 8th grade-students living in Esenler neighborhood Istanbul. Students were asked to complete a series of questionnaires including Demographic Information Form Life Events Checklist Self-Regulation Inventory and Youth Self Report (YSR). Path Analysis was run to examine the associations between negative life events and internalizing-externalizing problems via self-regulation. Stability of these relationships across gender was also examined by multiple-group path analysis. Results showed that negative life events predicted both internalizing and externalizing problems directly and indirectly via self-regulation. As the number of negative life events increased the level of self-regulation skills deteriorated in turn it predicted internalizing and externalizing problems. Negative life events more strongly predicted internalizing problems than externalizing problems whereas self-regulation more strongly predicted externalizing problems than internalizing problems. Besides the relationship between negative life events and emotional-behavioral problems and the mediator role of self-regulation in the link between negative life events and problem behaviors did not change across gender. These findings were discussed in relation to the relevant literature focusing on the indicators and outcomes of self-regulation skills among adolescents.Article Citation Count: 1Toplumsal Olaylara Dair Episodik ve Semantik Bellek Süreçlerinin Heyecanlanma Düzeyi ile İlişkisinin Yaş ve Heyecanın Ölçüm Türü Açısından İncelenmesi(Istanbul Univ, 2020) Ece, Berivan; Öner, Sezin; Gulgoz, SamiThe major aims of the study were to investigate (1) the potential differences in arousal levels for episodic (EM) and semantic memory (SM) processes regarding public events and the comparison of these differences for different age groups, (2) the consistency of self-report versus objective measures of arousal, and (3) phenomenological characteristics of the events as function of memory type and arousal level. The sample consisted of 32 young adults whose ages ranged between 18 and 25 years (M = 20.60, SD = 2.22), 33 middle-aged adults aged between 40 and 55 years (M = 47.32, SD = 6.60), and 30 elderly people aged between 60 and 75 years (M = 69.97, SD = 6.16). Participants were asked to make a remember/know judgment for the 10 public events presented to them. They further answered event-related questions (SM) and questions regarding the context of hearing about the event (EM). Moreover, they reported their arousal level during recall and evaluated each event in terms of phenomenological characteristics such as importance, emotional intensity, and valence. Arousal level was also measured using physiological measurements with the GSR device. Based on self-reports, EM processes were associated with higher arousal levels compared to SM processes whereas the five physiological indicators of arousal displayed different patterns. Both EM and SM performance displayed an increase together with the increasing arousal levels, and young participants displayed higher levels of arousal and faster physiological responses than both middle-aged and elderly adults. When phenomenological characteristics were examined, remembered public events were rated more important, emotionally more intense and more negative than known events. Furthermore, higher arousal levels were associated with higher ratings of emotional intensity, importance and negativity. The reliability of self-reports and the critical role of applying objective measures were discussed together with the findings. Finally, some suggestions were proposed for future research on the basis of the current limitations and results.