Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://gcris.khas.edu.tr/handle/20.500.12469/62
Browse
Browsing Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Koleksiyonu by Language "tr"
Now showing 1 - 1 of 1
- Results Per Page
- Sort Options
Article Citation Count: 0BİR ANA MENDİETA VARMIŞ, BİR ANA MENDİETA YOKMUŞ(Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, 2018) Balkır Kuru, Nur8 Eylül 1985’te New York’taki Soho polis departmanı bir acil durum çağrısı aldı. Ünlü minimalist sanatçı Carl Andre, karısı Ana’nın, yaşadıkları apartmanın 34’üncü kat penceresinden düştüğünü söyleyerek yardım istiyordu. Yardım ekipleri ulaştığında Ana Mendieta’nın cansız bedenini New York Performans Sanatları Okulu’nun çaprazında buldu. Komşuları kısa süre önce onların dairesinden kavga sesleri duyduklarını söylüyorlardı. Mendieta’nın vücudundaki izlerden ve pencerenin konumundan yola çıkan polis, cinayetten şüphelenerek Andre’yi zanlı olarak gözaltına aldı. Davada, Andre’nin avukatları, sanatı ve hayat hikayesinden yola çıkarak Mendieta’nın intihara meyilli bir kişilik yapısı sergilediğini iddia ettiler. Mahkeme, Mendieta’nın intihar ettiğine, sanatına bakarak karar verdi. İronik biçimde, Mendieta’nın toprağı kazarak varlığa dönüştürdüğü “kendi”nden kalan boşluğu “intihara meyilli beden” ile doldurup kapattı. Sanatçının ölümü ve fiziki yokluğu, sanatının temel soruları olan zaman, mekan, beden, kimlik gibi kavramlar etrafından yorumlanarak ünlü “Silueta” serisinin altına, tabiri caizse serinin son işi olarak eklendi. Küba kökenli Amerikalı performans sanatçısı, heykeltraş, ressam ve video sanatçısı Ana Mendieta’nın yarattığı imgeler yeryüzü ve ruh arasında ilişkileri sorgularken, sevgi, ölüm ve yeniden doğuş ile ilgili hayati sorularla yüzleşir. İlk başlardaki yenilikçi ve provokatif performanslarının yerini sonraları sembolik ve geçici işlere bırakmış olsa da, Mendieta beden, zaman, boşluk, doğa ve onların arasındaki ilişkisel bağları her zaman sanatının ana malzemesi yapmıştır. Bu yazı, Mendieta’nın fiziki ve ruhsal varlığını ortaya çıkarmak için kullandığı metotları kavramsal açıdan inceleyecektir. Mendieta’nın doğuştan gelen ırk ve cinsel kimliğini ayrıştırıp varoluşsal açıdan sorgulaması, Heidegger’in varoluşsal uzam ve Merleau Ponty’nin yaşayan beden kavramları üzerinden değerlendirilecektir. Yanı sıra, Marcel Duchamp, Frida Kahlo, Rachel Whiteread gibi, benzer sorunsalları irdeleyen sanatçıların çalışmalarıyla kıyaslama yapılacaktır.