Araştırma Çıktıları | WoS | Scopus | TR-Dizin | PubMed
Permanent URI for this communityhttps://gcris.khas.edu.tr/handle/20.500.12469/1247
Browse
Browsing Araştırma Çıktıları | WoS | Scopus | TR-Dizin | PubMed by WoS Q "N/A"
Now showing 1 - 20 of 2329
- Results Per Page
- Sort Options
Book Part Citation Count: 018 - Turkey(Cambridge University Press, 2020) Diner,C.Each of these chapters contains a case study of a couple from the relevant country. Each includes a description of the everyday life of the couple with respect to the division of housework and childcare, a recounting of the history of their relationship and how it became equal, a discussion of how they balance paid work and family, and an analysis of the factors that facilitate their equality. Those factors include their conviction in gender equality, their rejection of essentialist beliefs, their familism, and their socialization in their families of origin. By showing how and why they undo gender, these couples provide lessons on how equality at home can be achieved. © Cambridge University Press 2020Article Citation Count: 01880-1920 Arası İstanbul’daki Tulûat Tiyatrolarında Kantocu Kadınlar(2022) Okuş, DilaKanto 19. yüzyıl İstanbul’unda popülerleşen bir sahne gösterisidir. Biçimsel olarak genellikle bir kadın sanatçının sahnede dans ederek şarkı söylemesi olarak tarif edilir. Kanto halkın büyük bölümünün ilgisini kazanmış ve kanto gösterilerine çıkan kadınlar geniş hayran kitleleri edinmişlerdir. Ancak kanto bazı kesimler tarafından hafif bir gösteri olarak da nitelenmiş, kadınların sahne üzerinde cilveli hareketler icra etmeleri bayağı ve ahlaksızca bulunmuştur. Kanto gösterilerine ve kantoculara yöneltilen eleştiriler, dönemin Osmanlı toplumunu şekillendiren kültürel bağlamdan kaynaklanmaktadır. Bu çalışmada 1880-1920 yılları arasında kadınların tuluat gösterilerinin bir parçası olarak sahneledikleri kanto gösterileri, icra ve kültürel bağlam çerçevesinde incelenecektir. Çalışmada kanto sanatının önde gelen isimlerinden Peruz Terzekyan, Şamram Kelleciyan, Küçük Virjin ve Amelya Hanım’ın yaşam öykülerine ve çalışmalarına odaklanılacaktır. Bu yaşam öykülerindeki ortaklaşan unsurlardan yararlanarak, kanto sanatçılarının kadın kimliklerinin kanto icrasına ve kantonun seyirciler tarafından alımlanmasına etkileri ortaya konacaktır.Article 19. YÜZYIL YUNAN HARFLİ TÜRKÇE (KARAMANLICA) GAZETE VE SÜRELİ YAYINLARDA DİL TARTIŞMALARI(2019) Şişmanoğlu, Şehnaz19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren din dışı yayıncılığın yaygınlaşmayabaşladığı Yunan harfli Türkçede (Karamanlıca), özellikle gazete ve süreliyayınlarda; editöryel açıklamalar, okur mektupları, tefrika mukaddimeleri gibiyazılarda dil meselesinin gündemde olduğu görülmektedir. Bu meseleninçoğunlukla dilde sadeleşme meselesi, Türkçenin Anadolulu Ortodokslara örgünolarak öğretilmesi, lisan-ı Osmanî’nin devlet kademelerinde yer bulmak üzeregerekliliği, kimi zaman lisan-ı millî ya da lisan-ı maderî olarak tanımlananYunancanın Anadolululara kazandırılması gibi başlıklar etrafında tartışıldığısöylenebilir. Bu makalede bütün bu meselelerin söz konusu yayınlarda nasıl elealındığı üzerinde durulacak ve bu meselelerin Anadolulu Ortodoksların kendikimlik tanımlarıyla nasıl ilişkili olduğu tartışılacaktır.Article Citation Count: 1"19. YÜZYIL YUNAN HARFLİ TÜRKÇE (KARAMANLICA) GAZETE VE SÜRELİ YAYINLARDA DİL TARTIŞMALARI"(Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2019) Şişmanoğlu Şimşek, Şehnaz19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren din dışı yayıncılığın yaygınlaşmaya başladığı Yunan harfli Türkçede (Karamanlıca), özellikle gazete ve süreli yayınlarda; editöryel açıklamalar, okur mektupları, tefrika mukaddimeleri gibi yazılarda dil meselesinin gündemde olduğu görülmektedir. Bu meselenin çoğunlukla dilde sadeleşme meselesi, Türkçenin Anadolulu Ortodokslara örgün olarak öğretilmesi, lisan-ı Osmanî’nin devlet kademelerinde yer bulmak üzere gerekliliği, kimi zaman lisan-ı millî ya da lisan-ı maderî olarak tanımlanan Yunancanın Anadolululara kazandırılması gibi başlıklar etrafında tartışıldığı söylenebilir. Bu makalede bütün bu meselelerin söz konusu yayınlarda nasıl ele alındığı üzerinde durulacak ve bu meselelerin Anadolulu Ortodoksların kendi kimlik tanımlarıyla nasıl ilişkili olduğu tartışılacaktır.Article Citation Count: 0The 1921 Constitution and Beyond: Any Inspiration After 100 Years?(Istanbul University Press, 2022) Arat, Nilay; Topukçu, A.The 1921 Constitution has mostly been considered as a unique piece of legal document in Turkish Legal History with regard to the time it was written, the conditions under it was created, the necessity it touched and the era it changed. The 1921 Constitution had been assessed by scholars, bureaucrats, politicians and lawyers in different times from distinct perspectives. It has got special attention lately as regards to the discussions on constitution-making processes. Even after 100 years, many of its features inspire today's constitutional discussions as the 1921 Constitution touches even today's sociological, political and legal needs. In this context, this paper aims to assess the 1921 Constitution first by pointing out the unique features; then, gives try to answer a question posed whether the 1921 Constitution is a constitution itself, or not. This trial is done under the double constitution period discussions and by pulling out the deficiencies of the 1921 Constitution. Subsequently, the box of inspirational touches of the 1921 Constitution to 100 years beyond is opened. In that sense, it has been found that the understanding of sovereignty that brings it down to its origin “earth/humankind”, the idea of local democracy and the vision on fundamental rights and freedoms that open the door to modern understanding of rights on this part of the world, could be drawn/inherited for today's constitutional making processes. © 2022 Istanbul University Press. All Rights Reserved.Article Citation Count: 12-pirazolin yapısındaki yeni bir bileşiğin sentezi, moleküler modellemesi ve monoaminoksidaz inhibitörü etkisinin araştırılması(2018) Yelekçi, Kemal; Uçar, Gülberk; Yelekçi, KemalAmaç: Nöromediatörlerin yıkımından sorumlu olanmonoamin oksidaz (MAO) enziminin izoformlarının(MAO-A ve -B) birçok hastalık ile yakından ilişkili olduğu;MAO inhibitörlerinin depresyon, Parkinson ve Alzheimerhastalığı gibi hastalıkların tedavisinde kullanıldığıbilinmektedir. Grubumuzca daha etkin, tersinir ve az yanetkili yeni bir MAO inhibitörü (SH2U bileşiği) sentezlenmişve bu bileşiğin insan MAO enzimini (hMAO) inhibe etmeyeteneği incelenmiştir. Ayrıca bu yeni bileşiğin hMAO ileetkileşimi, moleküler modelleme çalışmaları ile detaylıbir şekilde araştırılmıştır. Sentezlenen yeni bileşiğinhMAO’yu kuvvetli bir şekilde yarışmalı ve tersinir olarakinhibe ettiği bulunmuştur. Söz konusu bileşiğin Parkinsonve Alzheimer hastalıklarının tedavisinde ümit verici birilaç etken maddesi olabileceği düşünülmektedir.Yöntem: 3’,5’-Dikloro-2’-hidroksi asetofenonile p-tolualdehit’in metanol içinde KOH varlığındareaksiyona girmesiyle 1-(3,5-dikloro-2-hidroksifenil)-3-p-tolil prop-2-en-1-on (3’,5’-Dikloro-2’-hidroksi-4-metil şalkon) bileşiği sentez edilmiştir. Daha sonraelde edilen bu bileşiğin etanol içerisinde geri çevirensoğutucu altında izonikotinik asit hidrazit ile muameleedilmesiyle [3-(3,5-dikloro-2-hidroksifenil)-5-p-tolil-4,5-dihidropirazol-1-il] (piridin-4-il) metanon bileşiği sentezedilmiştir. Yapısı doğrulanan bu bileşiğin hMAO enzimi ileetkileşimi, ticari tayin kiti kullanılarak fluorometrik biryöntemle incelenmiştir. Ayrıca, söz konusu yeni bileşikile hMAO arasındaki etkileşimler, moleküler modellemeçalışmaları ile aydınlatılmıştır.Bulgular: Sentezlenen bileşiğin yapısı, IR, Mass,1H-NMR ve elemental analiz yöntemleri kullanılarakdoğrulanmıştır. Yapısı doğrulanan bu bileşiğin etkin,seçici, tersinir, toksik olmayan bir hMAO-B inhibitörüolduğu ve inhibisyonun yarışmalı olduğu görülmüştür.Moleküler yerleştirme programı kullanılarak bileşiğinhMAO-B enziminin aktif bölgesinde hangi amino asit yanzincirleri ile ne tür girişimleri yaptığı belirlenmiştir.Sonuç: Yeni sentezlenen SH2U bileşiği, hMAO-Benzimini kuvvetle, seçici, yarışmalı ve tersinir olarakinhibe etmiştir. Sentezlediğimiz bileşik, bilinen seçiciama tersinmez MAO-B inhibitörü olan selejilin’den dahaetkin ve seçici, tersinir olarak hMAO-B enzimini inhibeetmiştir ve Parkinson ile Alzheimer hastalığı tedavisindekullanılabilecek bir ilaç etken maddesi olarak ümitvadetmektedir.Article Citation Count: 0"2-pirazolin yapısındaki yeni bir bileşiğin sentezi, moleküler modellemesi ve monoaminoksidaz inhibitörü etkisinin araştırılması"(Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, 2018) Yelekçi, Kemal; Uçar, Gülberk; Yelekçi, KemalAmaç: Nöromediatörlerin yıkımından sorumlu olan monoamin oksidaz (MAO) enziminin izoformlarının (MAO-A ve -B) birçok hastalık ile yakından ilişkili olduğu; MAO inhibitörlerinin depresyon, Parkinson ve Alzheimer hastalığı gibi hastalıkların tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir. Grubumuzca daha etkin, tersinir ve az yan etkili yeni bir MAO inhibitörü (SH2U bileşiği) sentezlenmiş ve bu bileşiğin insan MAO enzimini (hMAO) inhibe etme yeteneği incelenmiştir. Ayrıca bu yeni bileşiğin hMAO ile etkileşimi, moleküler modelleme çalışmaları ile detaylı bir şekilde araştırılmıştır. Sentezlenen yeni bileşiğin hMAO’yu kuvvetli bir şekilde yarışmalı ve tersinir olarak inhibe ettiği bulunmuştur. Söz konusu bileşiğin Parkinson ve Alzheimer hastalıklarının tedavisinde ümit verici bir ilaç etken maddesi olabileceği düşünülmektedir. Yöntem: 3’,5’-Dikloro-2’-hidroksi asetofenon ile p-tolualdehit’in metanol içinde KOH varlığında reaksiyona girmesiyle 1-(3,5-dikloro-2-hidroksifenil)- 3-p-tolil prop-2-en-1-on (3’,5’-Dikloro-2’-hidroksi-4- metil şalkon) bileşiği sentez edilmiştir. Daha sonra elde edilen bu bileşiğin etanol içerisinde geri çeviren soğutucu altında izonikotinik asit hidrazit ile muamele edilmesiyle [3-(3,5-dikloro-2-hidroksifenil)-5-p-tolil-4,5- dihidropirazol-1-il] (piridin-4-il) metanon bileşiği sentez edilmiştir. Yapısı doğrulanan bu bileşiğin hMAO enzimi ile etkileşimi, ticari tayin kiti kullanılarak fluorometrik bir yöntemle incelenmiştir. Ayrıca, söz konusu yeni bileşik ile hMAO arasındaki etkileşimler, moleküler modelleme çalışmaları ile aydınlatılmıştır. Bulgular: Sentezlenen bileşiğin yapısı, IR, Mass, 1H-NMR ve elemental analiz yöntemleri kullanılarak doğrulanmıştır. Yapısı doğrulanan bu bileşiğin etkin, seçici, tersinir, toksik olmayan bir hMAO-B inhibitörü olduğu ve inhibisyonun yarışmalı olduğu görülmüştür. Moleküler yerleştirme programı kullanılarak bileşiğin hMAO-B enziminin aktif bölgesinde hangi amino asit yan zincirleri ile ne tür girişimleri yaptığı belirlenmiştir. Sonuç: Yeni sentezlenen SH2U bileşiği, hMAO-B enzimini kuvvetle, seçici, yarışmalı ve tersinir olarak inhibe etmiştir. Sentezlediğimiz bileşik, bilinen seçici ama tersinmez MAO-B inhibitörü olan selejilin’den daha etkin ve seçici, tersinir olarak hMAO-B enzimini inhibe etmiştir ve Parkinson ile Alzheimer hastalığı tedavisinde kullanılabilecek bir ilaç etken maddesi olarak ümit vadetmektedir.Article Citation Count: 02000’li Yıllarda Yapısal Dönüşüm ve Emeğin Durumu(DİSK Birleşik Metal-İş, 2019) Orhangazi, ÖzgürTürkiye ekonomisi 2000’li yıllarda büyük bir yapısal dönüşüm yaşamış ve tarımın milli gelir ve istihdam içerisindeki payı hızlı bir biçimde düşmüştür. Bu süreçte proleterleşme artmış ve Türkiye giderek daha fazla bir ‘ücretliler toplumu’ haline gelmiştir. Ne var ki ekonominin ve özellikle sanayi sektörünün istihdam yaratma kapasitesi görece düşük kalmıştır. Bunun sonucu yüksek işsizlik oranları ve düşük işgücüne katılma oranları olarak karşımıza çıkmaktadır. Dış sermaye girişlerine bağımlı, borç artışına dayanan, inşaat odaklı bir büyüme modelinin hakim olduğu ve uygun istihdam ve sanayi politikalarının geliştiril(e)mediği bu dönemde istihdam ağırlıklı olarak üretkenliği düşük hizmetler sektöründe yoğunlaşmıştır. İşgücü piyasalarının temel özellikleri olarak işsizlik oranlarının yüksek olması, yedek işgücü ordusunun genişliği ile sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi oranlarının oldukça düşük olması öne çıkmıştır. Aynı zamanda işgücü piyasaları giderek güvencesizleştirilerek taşeronlaşma ve esnek istihdam biçimleri yaygınlaştırılmaya çalışmıştır. Bu dönemde yine de reel ücretlerde belirli bir yükselme gözlemlense de bu, verimlik artışının ve dolayısıyla GSYH artışının gerisinde kalmıştır.Article Citation Count: 02009 A (H1N1) ve COVID-19 Pandemilerinde Nüfus Yoğunluğunun ve Temas Oranının Rolü(2024) Bilge, Ayşe Hümeyra; Ahmetolan, Semra; Bilge, Ayşe Hümeyra; Demirci, Ali; Kaya, Burak ErkanSağlıklı-Virus bulaşmış-Bulaşıcılığı olmayan (SIR) salgın modelinin başlıca özellikleri, temel üreme sayısı olarak bilinen 𝑅0 parametresi tarafından belirlenir. Bu çalışmada, çeşitli Avrupa ülkeleri ve İstanbul'daki 2009 A(H1N1) pandemisi ile Almanya'nın federal eyaletlerindeki Covid-19 pandemisi olmak üzere iki farklı salgın için, 𝑅0'ın temas oranlarına olan bağımlılığı araştırılmıştır. 2009 A(H1N1) pandemisine ait veriler, Hollanda da dahil olmak üzere yedi Avrupa ülkesi ve İstanbul için ele alınmış olup, bu ülkeler için temel üreme sayısının nüfus yoğunluğuna orantılı olduğu gösterilmiştir. Yüksek nüfus yoğunluklarına sahip olmaları nedeniyle Hollanda ve İstanbul’a ait 𝑅0 değerlerinin, literatürde kabul edilen aralıkların oldukça dışında kaldığı gözlemlenmiştir. Covid-19 pandemisi için 2020 yılının Şubat ve Haziran ayları arasındaki döneme ait Almanya federal eyaletlerinin verileri kullanılarak, toplumdaki heterojenliklerin nüfus yoğunluğunun etkilerini domine ettiği gösterilmiştir. Bu durum, sokağa çıkma yasağı ve seyahat kısıtlamaları gibi uygulamaların ev içi dinamiklerinin rolünü arttırması olasılığı ile açıklanmıştır.Article Citation Count: 02015 PARİS İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONFERANSI ÇERÇEVESİNDE NÜKLEER ENERJİ: BİR ÇÖZÜM MÜ, YOKSA BİR SORUN MU?(Rasim Özgür Dönmez, 2017) Keçeci, F. Orçunİklim değişikliği sadece gelişmekte olan ülkeler için değil aynı zamanda gelişmiş sanayi toplumları için de küresel bir sorundur. Karbondioksit (CO2) yayarak daha fazla fosil yakıt tüketmek iklim değişikliğine yol açar ve bu sorun insan faaliyetlerinden kaynaklanır. İklim değişikliğinin bir sonucu olarak küresel ısınma tüm insanlığı ve ekolojik dengeyi tehdit etmektedir. Devletler arasındaki farklılık ve sorunlara rağmen; dünya ülkeleri son zamanlarda iklim değişikliğiyle uluslararası arenada mücadele etmektedir. Özellikle iklim değişikliğine yönelik riskleri azaltmak amacıyla Kasım 2015’te gerçekleştirilen Paris İklim Değişikliği Konferansı’ndaki en önemli meselelerden birisi nükleer enerjidir. Bu bağlamda, bu makale nükleer enerjinin iklim değişikliğine katkı sağlayıp sağlamayacağını incelemektedir.Article Citation Count: 82D Materials (WS2, MoS2, MoSe2) Enhanced Polyacrylamide Gels for Multifunctional Applications(Mdpi, 2022) Uysal, Bengu Ozugur; Nayir, Seyma; Acba, Melike; Citir, Betul; Durmaz, Sumeyye; Kocoglu, Sevval; Yildiz, EkremMultifunctional polymer composite gels have attracted attention because of their high thermal stability, conductivity, mechanical properties, and fast optical response. To enable the simultaneous incorporation of all these different functions into composite gels, the best doping material alternatives are two-dimensional (2D) materials, especially transition metal dichalcogenides (TMD), which have been used in so many applications recently, such as energy storage units, opto-electronic devices and catalysis. They have the capacity to regulate optical, electronic and mechanical properties of basic molecular hydrogels when incorporated into them. In this study, 2D materials (WS2, MoS2 and MoSe2)-doped polyacrylamide (PAAm) gels were prepared via the free radical crosslinking copolymerization technique at room temperature. The gelation process and amount of the gels were investigated depending on the optical properties and band gap energies. Band gap energies of composite gels containing different amounts of TMD were calculated and found to be in the range of 2.48-2.84 eV, which is the characteristic band gap energy range of promising semiconductors. Our results revealed that the microgel growth mechanism and gel point of PAAm composite incorporated with 2D materials can be significantly tailored by the amount of 2D materials. Furthermore, tunable band gap energies of these composite gels are crucial for many applications such as biosensors, cartilage repair, drug delivery, tissue regeneration, wound dressing. Therefore, our study will contribute to the understanding of the correlation between the optical and electronic properties of such composite gels and will help to increase the usage areas so as to obtain multifunctional composite gels.Note Citation Count: 02nd tourism and hospitality networking conference | RESNET’22(Routledge, 2023) Serra, J.[No abstract available]Article Citation Count: 43D indoor positioning with spatial modulation for visible light communications(Elsevier, 2023) Arsan, Taner; Yesilirmak, Yalin Evrim; Bayman, Irem Ozgur; Arsan, Taner; Panayırcı, Erdal; Stevens, NobbyIn this paper, a novel three-dimensional (3D) indoor visible light positioning (VLP) algorithm is proposed based on the spatial modulation (SM) and its error performance assessed as compared to the conventional received signal strength (RSS)-based 3D VLP systems. As contrasted to the traditional VLP system, the proposed SM-based 3D VLP system first estimates the optical channel gain between the transmitting light-emitting diodes (LEDs) and the two photo detectors (PDs) attached to the user by a pilot-based channel estimation technique. Then, unknown 3D positions of the receiver are determined by the trilateration algorithm with distances computed from the estimates of the channel gains. Consequently, the 3D VLP system achieves an interference -free transmission with increased spectral efficiency and without the need for a demultiplexing process at the receiving end. The algorithm's performance is evaluated regarding positioning error by applying the SM over four LEDs and the number of pilots selected as a function of the environmental signal-to-noise ratios (SNRs). The computer simulation results show that the positioning errors are obtained in an order of magnitude smaller than RSS-based techniques in an indoor industrial environment. This is mainly because the distances involved in determining the 3D positions can be determined more precisely by the pilot-aided channel estimation method without creating any data rate problem in transmission due to the higher spectral efficiency of the SM.Article Citation Count: 23D Printer Selection for the Sustainable Manufacturing Industry Using an Integrated Decision-Making Model Based on Dombi Operators in the Fermatean Fuzzy Environment(Mdpi, 2024) Görçün, Ömer Faruk; Zolfani, Sarfaraz Hashemkhani; Kucukonder, Hande; Antucheviciene, Jurgita; Pavlovskis, MiroslavasThree-dimensional printers (3DPs), as critical parts of additive manufacturing (AM), are state-of-the-art technologies that can help practitioners with digital transformation in production processes. Three-dimensional printer performance mostly depends on good integration with artificial intelligence (AI) to outperform humans in overcoming complex tasks using 3DPs equipped with AI technology, particularly in producing an object with no smooth surface and a standard geometric shape. Hence, 3DPs also provide an opportunity to improve engineering applications in manufacturing processes. As a result, AM can create more sustainable production systems, protect the environment, and reduce external costs arising from industries' production activities. Nonetheless, practitioners do not have sufficient willingness since this kind of transformation in production processes is a crucial and irrevocable decision requiring vast knowledge and experience. Thus, presenting a methodological frame and a roadmap may help decision-makers take more responsibility for accelerating the digital transformation of production processes. The current study aims to fill the literature's critical theoretical and managerial gaps. Therefore, it suggests a powerful and efficient decision model for solving 3DP selection problems for industries. The suggested hybrid FF model combines the Fermatean Fuzzy Stepwise Weight Assessment Ratio Analysis (FF-SWARA) and the Fermatean Ranking of Alternatives through Functional mapping of criterion sub-intervals into a Single Interval (FF-RAFSI) approaches. The novel FF framework is employed to solve a critical problem encountered in the automobile manufacturing industry with the help of two related case studies. In addition, the criteria are identified and categorized regarding their influence degrees using a group decision approach based on an extended form of the Delphi with the aid of the Fermatean fuzzy sets. According to the conclusions of the analysis, the criteria "Accuracy" and "Quality" are the most effective measures. Also, the suggested hybrid model and its outcomes were tested by executing robustness and validation checks. The results of the analyses prove that the suggested integrated framework is a robust and practical decision-making tool.Article Citation Count: 23D self-assemble formation of molybdenum disulfide (MoS2)-doped polyacrylamide (PAAm) composite hydrogels(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2022) Durmaz, Sumeyye; Yildiz, Ekrem; Uysal, Bengu Ozugur; Pekcan, OnderPolyacrylamide (PAAm), a renowned member of the hydrogel class, has many uses throughout a wide range of industrial processes, including water absorbed diapers, contact lenses, wastewater treatment, biomedical applications such as drug delivery vehicles and tissue engineering because of its physical stability, durability, flexibility easier shaping, and so on. PAAm also provides new functionalities after the incorporation of inorganic structures such as molybdenum disulfide (MoS2). During the copolymerization process, the transmittance of all samples reduced significantly after a particular time, referred to as the gel point. Microgels form a tree above the gel point as projected by Flory-Stockmayer classical theory. Because of microgels positioned at the junction points of the Cayley tree, the addition of MoS2 results in strong intramolecular crosslinking and looser composites. Moreover, fractal geometry provides a quantitative measure of randomness and thus permits characterization of random systems such as polymers. Fractal dimension of these polymer composites is calculated from power-law-dependent scattered intensity. It was also confirmed that a hydrogel rapidly formed within a few seconds, indicating a 3D network formation inside the gel. These materials may have a great potential for application in wearable and implantable electronics due to this highly desired 3D self-assemble feature.Article Citation Count: 13D-printed actuator-based beam-steering approach for improved physical layer security in visible light communication(Optica Publishing Group, 2022) Erdem, Mehmet Can; Gurcuoglu, Oguz; Panayırcı, Erdal; Kurt, Gunes Karabulut; Ferhanoglu, OnurIn this study, we present the design, manufacture, and implementation of a 3D-printed lens scanner-based beam steering for use in visible light communication (VLC) applications. The 5 cm x 5 cm scanner is designed for low-cost 3D printing with fused deposition modeling using polylactic acid. Scanning is facilitated through electromagnetic actuation of the lens frame, carrying a conventional 25 mm lens, from two nearly orthogonal directions. The serpentine spring that connects the lens frame to the external frame is tailored to offer similar spring constants in the directions of actuation and has minimal (<1.5 mm) sag due to the mass of the lens. The manufactured actuator was integrated on a miniaturized VLC test bed (70 cm x 40 cm x 40 cm). Using the test bed, we characterized the applied voltage versus beam displacement behavior of the actuator in the lateral plane and demonstrated beam steering on amoving target with face-recognition feedback. The proposed scheme was targeted to offer an improved security measure in VLC through tracking the legitimate receiver (i.e., via face recognition) and uses the feedback to steer the focused light onto the targeted device. The joint use of focusing and steering features allows for the legitimate receiver to roam within the room while enjoying the improved secrecy due to the focused light. We calculate the secrecy capacity for the demonstrated approach, which compares favorably with a number of jamming, spatial modulation, and beam-forming counterparts. The presented actuator can be used with larger room dimensions, yet upscaling to larger illumination units will require the use of a lens having smaller focus to address a larger total steering angle. (C) 2022 Optica Publishing GroupArticle Citation Count: 05 Aralık 1857 Tarihli Osmanlı Devleti-Rusya Sınır Anlaşması(Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, 2009) Apaydın, BahadırUluslararası hukukun çok eski zamanlardan beri süregelen sorunlarının başında devletlerarası sınırların belirlenmesi, korunması ve sınır ihlali meseleleri gelir. Sınırlar ve sınır ilişkileri dediğimizde ise hemen iki kavramı ele almak icab eder; devlet ve egemenlik. Halbuki sınırlar mutlak coğrafi bir gerçeklikten ziyade, siyasal egemenliğin hukuksal izdüşümleridir. Sınırların belirlenmesinde geçmişten günümüze çeşitli yöntemler ve araçlar kullanılmıştır. Özellikle ulus devletler çağında, yani 19. yüzyılda imparatorlukların dağılması ve 20. yüzyılda sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanmasından sonra sınır problemlerinin giderek daha yoğunlaştığı bir dönem yaşanmıştır. Bu sorunlar uluslararası hukuku daha etkin bir konuma taşımış ve bir takım uluslararası sözleşmeler ve kriterler ortaya çıkmıştır. Çalışmamızda çevirisini sunduğumuz 1857 tarihli Osmanlı-Rus sınır anlaşması döneminin ve sonrasının en ileri uygulamalarından birine örnek teşkil etmektedir. Bugün bile sınırlara ilişkin birçok husus ya hiç çözülemiyor ya da henüz bir statüye kavuşturulmayı bekliyorken 1857 tarihli sınır anlaşmasında kullanılan yöntem ve araçlar bize sınır tespitine ilişkin uygulamalar bakımından tarihsel veriler sağmaktadır.Article Citation Count: 050. Complete acquisition in the heritage language: Evidence from indefiniteness in Turkish(2023) Yılmaz, Gülsen; Sauermann, AntjeThis study investigates whether adult Turkish heritage speakers are able to refer to entities in discourse as required by semantic contexts. The focus is on the contrasting properties of Turkish (L1) and German (L2) with respect to semantics of indefiniteness, i.e., specificity and partitivity. Turkish morphologically distinguishes between specific/nonspecific and partitive/nonpartitive contexts on the indefinite direct object while German does not. We hypothesized that the Turkish heritage speakers would overgeneralize the unmarked form (bir noun) since this is the default form used in German regardless of the context and also acceptable in all contexts in Turkish. We further hypothesized that, if they ever opt for the case marked form (bir noun+acc), they would also do so incorrectly in nonpartitive and nonspecific contexts. Turkish heritage speakers living in Germany (n= 35) could dissociate semantic contexts and made similar preferences to those of monolingual native speakers of Turkish (n= 30). Our findings suggest that native language (L1) can develop despite early onset of the L2 and be maintained on a par with monolingual norms despite the presence of competing structures in the L2. We will discuss how insights from heritage language development can contribute to discussions about the bilingual’s ability in L1; and limits and possibilities of bilingualism.Article Citation Count: 05237 sayılı Türk Ceza Kanunu Kapsamında Parada Sahtecilik Suçu (TCK m.197)(2021) Altunkaş, Aysun5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 197. maddesinde düzenlenen parada sahtecilik suçu, belgede sahtecilik suçları ile birlikte, kamu güvenine karşı suçlardan uygulamada en çok karşılaşılanlarından birini oluşturmaktadır. Maddede parada sahtecilik başlığı altında üç ayrı suça yer verildiği görülmektedir. Çalışma kapsamında parada sahtecilik suçu, bütün unsurlarıyla ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmeye ve maddenin özellikle görüş ayrılıklarına yol açan tartışmalı hususları aksettirilmeye çalışılmıştır. Uygulamanın konuya yaklaşımını yansıtmak amacıyla mümkün olduğunca fazla sayıda Yargıtay kararına da çalışma içerisinde yer verilmiştir.review-article.listelement.badge Citation Count: 05271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Kapsamında İfade Alma ve Sorgu(2020) Altunkaş, AysunŞüpheli veya sanık, çoğu zaman olay hakkında bilgi sahibi olan tek kişi olduğundan, onun olaya ilişkin açıklamaları ceza yargılamasında maddi gerçeğin ortaya çıkartılması bakımından çok önemli bir role sahiptir. Ceza yargılamasında şüpheli veya sanığın beyanının elde edildiği işlemler olan ifade alma ve sorgu sırasında, bu işlemleri gerçekleştiren yetkililer olay hakkında bilgi sahibi olurlarken, şüpheli veya sanık da susma, lehine olan delilleri ileri sürme gibi haklar aracılığıyla kendisini savunma imkanına kavuşmaktadır. Bununla birlikte ceza yargılamasının bütününde olduğu gibi, ifade alma ve sorgu işlemleri sırasında da, şüpheli veya sanığın beyanının her ne pahasına olursa olsun elde edilmesi kabul edilmemekte; bu beyanın serbest iradenin ürünü olması aranmaktadır. Bu doğrultuda, ifade ve sorgunun tarzı, CMK’nın 147. maddesinde sıkı şekil şartlarına bağlanırken; CMK’nın 148. maddesinde getirilen düzenleme ile de şüpheli veya sanığın irade özgürlüğünü engelleyici yöntemlerin ifade ve sorgu sırasında kullanılması yasaklanarak, bu usullerle elde edilen ifadelerin rıza ile olsa da delil olarak değerlendirilmesi yasaklanmaktadır. Dolayısıyla bu çalışma kapsamında öncelikle konuyla bağlantılı kavramlar hakkında açıklamada bulunulacak, ardından ifade ve sorgunun tarzı, ifade ve sorgu sırasında tutulan tutanakların ceza yargılamasındaki delil değeri, ifade alma ve sorguda yasak usuller ve bu usullere başvurulmasının sonuçları hakkında bilgi verilecektir.