Hukuk Fakültesi Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://gcris.khas.edu.tr/handle/20.500.12469/56
Browse
Browsing Hukuk Fakültesi Koleksiyonu by Title
Now showing 1 - 20 of 80
- Results Per Page
- Sort Options
Article Citation Count: 05 Aralık 1857 Tarihli Osmanlı Devleti-Rusya Sınır Anlaşması(Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, 2009) Apaydın, BahadırUluslararası hukukun çok eski zamanlardan beri süregelen sorunlarının başında devletlerarası sınırların belirlenmesi, korunması ve sınır ihlali meseleleri gelir. Sınırlar ve sınır ilişkileri dediğimizde ise hemen iki kavramı ele almak icab eder; devlet ve egemenlik. Halbuki sınırlar mutlak coğrafi bir gerçeklikten ziyade, siyasal egemenliğin hukuksal izdüşümleridir. Sınırların belirlenmesinde geçmişten günümüze çeşitli yöntemler ve araçlar kullanılmıştır. Özellikle ulus devletler çağında, yani 19. yüzyılda imparatorlukların dağılması ve 20. yüzyılda sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanmasından sonra sınır problemlerinin giderek daha yoğunlaştığı bir dönem yaşanmıştır. Bu sorunlar uluslararası hukuku daha etkin bir konuma taşımış ve bir takım uluslararası sözleşmeler ve kriterler ortaya çıkmıştır. Çalışmamızda çevirisini sunduğumuz 1857 tarihli Osmanlı-Rus sınır anlaşması döneminin ve sonrasının en ileri uygulamalarından birine örnek teşkil etmektedir. Bugün bile sınırlara ilişkin birçok husus ya hiç çözülemiyor ya da henüz bir statüye kavuşturulmayı bekliyorken 1857 tarihli sınır anlaşmasında kullanılan yöntem ve araçlar bize sınır tespitine ilişkin uygulamalar bakımından tarihsel veriler sağmaktadır.Article Citation Count: 05403 Sayılı Kanun Çerçevesinde Terekedeki Tarım Arazilerinin Devredilmesi Karşısında Muris Muvazaası(Istanbul Univ, 2020) Senol, A. Nilay; Kazmacı, Özge UzunThe Law on Protection of Soil and Land Use, numbered 5403, aims to protect the unity of agricultural lands, and to prevent the division of the soil with inheritance. This law stipulates first, the possibility regarding the giving over of the agricultural land in succession to one or more heirs, to a family partnership, to a limited liability company or to a third person with the consensus of the heirs and second, in case of disagreement, the judge shall decide whether to leave the agricultural land to a competent heir or to sell the land. Furthermore, according to this law, the competent heir to whom the agricultural land will be left can be determined by means of testamentary disposition. It is possible and also valid within the legal constraints that the testator can also transfer the agricultural land to one of the heirs while he is alive. It is arguable whether this transaction can be considered as the testator’s simulation or not, if this transaction has also been made with a simulated transaction. Some principles are set out by the Supreme Court in terms of the simulation of the testator, and although these principles and decisions are criticized by the doctrine, such cases are held by these principles. The purpose and the regulations of the Law numbered 5403 shall be taken into consideration in determining testator’s simulationArticle Citation Count: 06098 Sayılı yeni Türk borçlar kanunu'na göre taksitle satış sözleşmesi(Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2013) Hacıbekiroğlu Ömeroğlu, Ekin1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu ile taksitle satış sözleşmesi kapsamlı bir şekilde düzen- lenmiştir. Bu çalışmanın amacını, taksitle satış sözleşmesi hakkında getiri- len yeni düzenlemelerin incelenmesi ve 818 sayılı Borçlar Kanunu ile kar- şılaştırılarak getirilen hükümlerin tespiti oluşturmaktadır.Article Citation Count: 16361 SAYILI KANUN’UN 9/3 HÜKMÜNÜN UYGULANMA(MA)SINA İLİŞKİN YARGITAY KARARININ DEĞERLENDİRİLMESİ (Temel Borç İlişkisinden Doğan Kişisel Def’ilerin Faktoring Şirketine İleri Sürülüp Sürülemeyeceği Sorunu)(Seçkin Yayıncılık, 2017) Uzun Kazmacı, Özge; Hamamcıoğlu, Esra6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9/3 hükmü ile Kanun öncesi dönemde tartışmalı olan, kambiyo senetlerinde temel borç ilişkisinden doğan def’ilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği konusu, TTK hükümleri esas alınarak çözüme kavuşturulmak istenmiştir. Her ne kadar olması gereken hukuk açısından bu çözüm tarzı, faktoring işleminin özellikleri ve faktoring’in temeli olan toptan alacak devri dikkate alındığında tartışmaya açık olsa da, getirilen düzenlemenin lafzı ve gerekçede de ortaya konulan kanun koyucunun amacı dikkate alındığında, hükmün uygulanması sonucunda söz konusu def’ilerin kural olarak faktoring şirketine karşı ileri sürülemeyeceği sonucuna varılmaktadır. Hükmün uygulanmasında aksi yönde sonuca varan inceleme konusu karar bu açıdan eleştiriye açıktır.Article Citation Count: 06750 SAYILI TİCARİ İŞLEMLERDE TAŞINIR REHNİ KANUNU'NA İLİŞKİN BAZI TESPİTLER*(Yeditepe Üniversitesi adına Prof. Sultan Tahmazoğlu Üzeltürk, 2016) Hamamcıoğlu, Esra; Karamanlıoğlu, ArgunÇalışmamızda, 20.10.2016 tarihinde kabul edilen ve 01.01.2017 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’nın amacı ve uygulama alanı, rehnin konusu, rehin sözleşmesinin tarafları, rehnin kuruluşu, tarafların hakları ve borçları ile rehnin sona ermesi incelenmiş; konuya ilişkin kısa değerlendirmelere ve tespitlere yer verilmiştir.Article Citation Count: 0ACENTENİN HASTALIK VEYA YAŞLILIK GEREKÇESİYLE ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİ FESHETMESİ HALİNDE DENKLEŞTİRME İSTEMİNİN DURUMU(Seçkin Yayıncılık, 2017) Karamanlıoğlu, ArgunÇalışmamızda; acentenin denkleştirme istemine ilişkin Türk Ticaret Kanunu md. 122’de yer almayan acentenin hastalık veya yaşlılık nedeniyle acentelik sözleşmesini feshi halinde denkleştirme istemi incelenmiştir. Konu, 86/653/EEC sayılı AB Direktifi ile özellikle Alman Hukuku yönünden karşılaştırmalı olarak ele alınmış; mehaz düzenlemelerdeki imkanın, Türk Hukuku’nda da kabul edilmesi gerektiği belirtildikten sonra hastalık veya yaşlılık nedeniyle acentelik sözleşmesini fesheden acentenin denkleştirme isteminde bulunmasının şartları değerlendirilmiş ve acentelik faaliyetinin ticaret ortaklığı tarafından yürütülmesi halinde, bu imkandan yararlanılıp yararlanılamayacağı tartışılmıştır.Article Citation Count: 0ADİ ORTAKLIK SÖZLEŞMESİNDE ŞEKİL(Marmara Üniversitesi Yayınları, 2016) Hamamcıoğlu, Esra; Karamanlıoğlu, ArgunAdi ortaklık sözleşmesi, kural olarak, herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Ancak taraflar iradi olarak şekil şartı öngörebilecekleri gibi adi ortaklığa sermaye olarak getirilen değerlerin devrinin özel hükümler kapsamında şekil şartına bağlılığı düzenlenmiş olabilir. Çalışmamızda, öncelikle şekil kavramı genel olarak incelendikten sonra, adi ortaklık sözleşmesinde şekil ve şekle aykırılığın sonuçları değerlendirilmeye çalışılmıştır.Article Citation Count: 0AHLAK VE HUKUK ARASINDA SIKIŞAN KÜRTAJ(2016) Kansu Karadağ, AkasyaGünümüz toplumlarında sadece genel olarak kabul görmesi nedeniyle ahlak kurallarının hukuk olarak dayatılması yaygın bir görüştür. Kürtajın ahlaki bakış açısından değerlendirilmesi kadının toplumda anne olarak kodlanması sorunsalıyla başlar. Bunun yanı sıra cenin toplumsal ahlak kuralları çerçevesinde çocuk olarak tanımlanır. Kadının bir birey olarak görülmediği bir toplumda kadının bedenine ilişkin kararı tanınmaz hale gelir. Bu durumda kürtaj, toplumda anne olarak görülen kadın ile çocuk olarak görülen ceninin haklarının yarışması kıskacında kalır. Kürtaj hakkının bir hak olarak görülmemesi karşısında hukukun konumu bu makalede incelenecek ana araştırma konusudur.review-article.listelement.badge Citation Count: 0Alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olarak hakem-bilirkişilik(Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2009) Yeşilırmak, Ali[Abstract Not Available]Article Citation Count: 0ANAYASA MAHKEMESİ’NİN CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU KARARI ÜZERİNE GÖZLEMLER(Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği, 2014) Akbulut, OlgunBu makale Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu Üzerine verdiği kararının incelenmesine ayırılmıştır. Makale Anayasa Mahkemesi kararının daha çok Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresine dair yorumlarını, konu ile ilgili doktrindeki görüşlerle birlikte, incelemektedir.Article Citation Count: 0ANAYASA MAHKEMESİNİN BİREYSEL BAŞVURU KARARLARI ÖZETLERİ (NİSAN - EYLÜL 2016)(2016) Atasayan, Gözde; Dülger İtişgen, Rezzan; Işık, Cennet[Abstract Not Available]Article Citation Count: 0Anonim Ortaklık Genel Kurul Toplantılarında Uygulanan Yetersayılar ve Bazı Değerlendirmeler(2017) Hamamcıoğlu, Esra; Hamamcıoğlu, EsraAnonim ortaklıklarda genel kurul, paysahipleri veya temsilcilerinin katılımı ile yılda en az bir defa ve gerektiğinde toplanan zorunlu bir organdır. Ortaklığın birçok konudaki kararları genel kurulda alınır. Genel kurulda alınan kararlar, toplantıya katılsın katılmasın tüm ortakları, yönetim kurulunu, diğer yöneticileri ve ortaklığı bağlar. Bu çalışmada anonim ortaklık ge- nel kurul toplantılarında uygulanan yetersayılar, yetersayıların anasözleşme ile değiştirilmesi, anasözleşme ile arttırılan yetersayıların hangi yetersayılarla değiştirilebileceği, oy hakkının donması ve oy hakkından yoksunluk hallerinin yetersayılara etkisi ile yetersayılara aykırılığın sonuçları incelenmeye çalışılmıştır.Article Citation Count: 0Anonim Ortaklıklarda Tek Borç İlkesine İlişkin Gelişmeler(*)(2018) Hamamcıoğlu, EsraTürk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 480. maddesinde kanunda öngörülen istisnalar dışında paysahibine anasözleş-me ile dahi pay bedelini veya payın itibari değerini aşan primi ifa dışında bir borç yükletilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Hükümde geçen “borç” sözcüğü kanunkoyucunun bilinçli bir tercihi olup geniş anlamda tüm borçları kapsayacak şekilde kullanılmıştır. Buna göre paysahibinin ortaklığa karşı olan asli ve tek borcu taahhüt etmiş olduğu sermayeyi ifa borcudur. Tek borç ilkesi olarak adlandırılan düzenlemenin gerekçesinin paysahibi-ni belirsiz bir gelecekle ve beklemediği yükümlülüklerle karşı karşıya bırakmamak ve payın devir kabiliyetini sınırlandırmamak olduğu söylenebilir. İlke aynı zamanda anonim ortaklığın tipik bir sermaye ortaklığı olması nedeniyle sahip olduğu temel özellikleri ile de uyumludur. Bununla birlikte, ilkenin kanundan kaynaklanan istis-naları da bulunmaktadır. Yine bazı hususların ilkenin istisnası kapsamında olup olmadığı da tartışılmaktadır. Tek borç ilkesinin anlam ve kapsamının ortaya konulabilmesi bu istisnaların açıklığa kavuşturulması ile mümkündür.Article Citation Count: 0Antik Yunan’da ve modern batı toplumlarında HUKUK ve BİLİM eleştirel bir bakış(Kazancı Kitap Ticaret A.Ş., 2011) Çebi, Sezgin SeymenBu makalede antik Yunan toplumunda ve modern batı toplumlarında var olan Hukuk ve Bilim kavram ve fenomenleri Max Weber’in yorumcu sosyolojisine uygun bir biçimde ideal tipler olarak ele alınmış ve karşılaştırmalı bir bakışla incelenmiştir. Buna göre, antik Yunan’daki ‘Hukuk (Nomos)’ ve ‘Bilim-Doğa (Episteme-Physis)’ anlayışları Weberci anlamda sosyolojik ideal tipler olarak nitelendirilirken, modern zamanlardaki ‘Modern Pozitif Hukuk’ ile ‘Modern Bilim’ tarihsel ideal tipler olarak ele alınmıştır. Bu anlamda ‘Hukuk’ ve ‘Bilim’in iki ayrı toplum ve düşünce yapısındaki farklı görünümleri ve etkileşimleri gösterilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak, modern batı toplumlarında Hukuk ve Bilim arasındaki ilişkinin değişen niteliğine vurgu yapılmış, modern zamanlarda özellikle ‘modern bilim’in sahip olduğu neden-sonuç ilişkilerine dayalı araçsal aklın nasıl ‘modern pozitif hukuk’u etkilediği hususu eleştirel bir bakış açısı ile gösterilmeye çalışılmıştır. Her iki toplumun özellikle ‘Doğa’ya bakışlarının ‘Hukuk’a bakışlarını da temelden etkilediği hususu bu makalenin en temel iddialarından birisidir.Article Citation Count: 0The approaches behaviors and reactions of taxpayers against taxation in Diyarbakir(Bilgesel Yayincilik San & Tic Ltd, 2009) Erol, Ahmet; Çiçek, Halit; Karakaş, MehmetThe approaches behaviors and reactions of taxpayers against taxation in Diyarbakir This study has been devoted to analyse and determine the taxpayers thoughts on tax burden tax evasion and the tar administration as well as their tax perception manners and the degree of the justness of taxes being paid by the individuals living in the city of Diyarbakir. In this study responses given to the survey questions were analyzed for the 395 individual taxpayers that have activities within the boundaries of this city and evaluations were made based on the findings obtained. These individuals are made tip of those who are obligated to pay income taxes (taxpayers who are subject to the real system taxpayers who are subject to basic system and the salaried), those who are obligated to pay corporate taxes , those who are obligated to pay inheritance and transfer taxes, and those consumers who are responsible for paying VAT (value added tax).Article Citation Count: 0ARE THE ARBITRATORS SUITABLE TO APPLY PUBLIC POLICY PROVISIONS IN INTERNATIONAL COMMERCIAL ARBITRATION?(Seçkin Yayıncılık, 2017) Ersoy, Yunus EmreStates virtually maintain some restrictions upon the subject matter of arbitration such as states’ public policy provisions. The extent of public policy in the international commercial arbitration becomes more comprehensive than that of the New York Convention, where it might be a defence against enforcement when the arbitral award is rendered; hence the problem occurs only at the final stage of arbitral process. Besides that, arbitrability also directly relates to public policy provisions that has effect on the base of the arbitration agreement or, more specifically, arbitration clause. It seems that arbitrators will have more discretion in arbitration process as to applying of domestic public policy provisions in the future, but are they really suitable to do that?Article Citation Count: 0Avale İlişkin Güncel YargıtayKararlarının Değerlendirilmesi(2018) Karamanlıoğlu, ArgunTeminatlar, alacaklılara güvence sağlayarak, kredi ihtiyacı içinde olanların krediye erişmelerini kolaylaş-tırmaktadır. Aval, kambiyo senetlerine özgü bir kişisel teminat türüdür. Uygulamada sıklıkla tercih edil-mese de aval ile ilgili azımsanmayacak sayıda uyuşmazlığın yargı kararlarına konu olduğu görülmektedir. Öte yandan, kefalette eşin iznini arayan TBK md. 603 hükmünün uygulama alanına avalin girip girmediği son dönemde doktrinde ve Yargıtay kararlarında en tartışmalı konulardan biri olmuştur. Bu makalede; özellikle, avalde eşin rızasına ilişkin Yargıtay kararları ile birlikte avale ilişkin yakın tarihli ve önemli bazı Yargıtay kararları değerlendirilmiştir.Article Citation Count: 0Avrupa Birliği Devletler Özel Hukuku Işığında Çifte Vatandaşlık Halinde “Müşterek Milli Hukuk” Bağlama Noktası Nasıl Anlaşılmalıdır?(Seçkin Yayıncılık, 2019) Süral, Bahar CeydaAvrupa Birliği devletler özel hukukunda “tarafın milli hukuku” veya “tarafların müşterek milli hukuku” bağlama noktalarına halen yer verildiği görülmektedir. Roma III Tüzüğü Madde 5/1/c uyarınca, tarafların boşanmaya uygulanacak hukuk olarak seçebilecekleri hukuklardan biri, hukuk seçiminin yapıldığı sırada eşlerden birinin milli hukukudur. Hukuk seçiminin yapılmadığı hallerde uygulanacak hukuku gösteren Madde 8’de de eşlerin davanın açıldığı tarihteki müşterek milli hukuklarına yer verilmiştir. Roma III Tüzüğünün Giriş Bölümü Paragraf 22’de birden fazla vatandaşlık söz konusu olduğunda, hangi vatandaşlığın dikkate alınacağı konusunda ulusal hukukların karar vereceği; ancak, Avrupa Birliği’nin genel prensiplerinin de dikkate alınacağı belirtilmiştir. Öte yandan, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın 2009 tarihli Hadadi kararında, çifte vatandaşlık durumunda tarafların daha sıkı irtibatlı oldukları vatandaşlığın dikkate alınamayacağına hükmedilmiştir. Evlilik mal rejimlerine ilişkin 2016/1103 sayılı Tüzüğün, objektif bağlama kuralını düzenleyen 26. Maddesinde ise, tarafların müşterek mutad meskeni olmadığı hallerde tarafların evlenme anındaki müşterek milli hukukları bağlama noktasına yer verilmiş; ancak, birden fazla müşterek milli hukuk söz konusu ise, bu bağlama noktası dikkate alınmadan, doğrudan, tarafların evlenme anında en sıkı ilişkili oldukları hukukun uygulanacağı düzenlenmiştir. Çalışmamızda, Avrupa Birliği Tüzüklerinde çifte vatandaşlık halinde “milli hukuk” bağlama noktasının anlamı üzerinde durularak, buradaki tartışmaların Türk hukukunda, MÖHUK Madde 4 ile birlikte, “müşterek milli hukuk” bağlama noktasının uygulamasına ışık tutup tutamayacağı üzerinde durulmuştur.Article Citation Count: 0AVRUPA BİRLİĞİ’NİN MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUKA İLİŞKİN DÜZENLEMELERİNİN TÜRK HUKUKUNA ETKİLERİ(MALTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2013) Süral, Bahar CeydaAvrupa Birliği’nde ilk olarak 1 Mayıs 1999’da yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması ile değişik Avrupa Topluluğu Antlaşması ile milletlerarası özel hukukun uyumlaştırılması çabaları düzenlenmiş; bu anlamda, Avrupa Topluluğu’na delillerin toplanması ve hukuki ve ticari davalar sonucu verilen kararların tanıma ve tenfizinde işbirliği ile üye ülkelerin kanunlar ihtilafı ve milletlerarası yetkiye ilişkin kurallarının birbirine uyumunun geliştirilmesi hususlarında tüzük ve direktif çıkarma yetkisi tanınmıştır. Lizbon Antlaşması sonrasında kabul edilen Avrupa Birliği’nin İşleyişine Dair Antlaşma’da özgürlük, güvenlik ve adalet alanı yaratılması ve bu kapsamda milletlerarası özel hukuk konusunda düzenleme yapma yetkisi Birliğin paylaşılan yetki alanları içerisinde sayılmıştır. Bu kapsamda, 2001 yılından itibaren milletlerarası özel hukuka ilişkin olarak birçok Tüzük kabul edilmiştir. Bu Tüzükler, Türk hukukunda bir uygulama alanına sahip olmamakla birlikte, yeni kanunların yapılmasında ve doktrindeki tartışmaların zenginleşmesinde sürekli olarak örnek alınmıştır. İleride Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması halinde bunlar Türk hukukunun da bir parçası haline gelecektir. Ancak, bu düzenlemelerin Türk hukukuna tek etkisi bununla sınırlı mıdır? Tüzük hükümleri incelendiğinde Türk hukukçusunun da halihazırda dikkate alması gereken durumlar nelerdir? Çalışmamızda, aile ve borçlar hukuku alanındaki Tüzüklerin ilgili hükümleri incelenerek, bu soruların cevabı aranacaktır.Article Citation Count: 0Bir mükellef hakkı olarak mirasın reddi(Türkiye Barolar Birliği, 2015) Erol, Ahmet; Cingöz, DilekMiras bırakanın ölümü ile mirasçılara kalan borç ve alacakların kabulü veya miras bırakanın tüm haklarının, alacak ve borçlarının kendiliğinden mirasçıya geçmesi, miras bırakanın borçlarının mal varlığından fazla olması durumunda mirasçılar nezdinde olumlu sonuç doğurmayabilir. Bu gibi durumlarda, mirasçının mirası reddetme hakkı bulunmakta olup, buna “reddi miras”, “mirasın reddi” veya “mirasın kabul edilmemesi” denilmektedir. Bu çalışmada, bir mükellef hakkı olarak mirasın reddi konusu mevcut çalışmalar, anayasa ve ilgili Yargıtay kararları çerçevesinde, temel olarak medeni hukuk ve vergi hukuku odaklı araştırılmıştır. Medeni hukukta mirasın reddi hakkı, mirasçılara, gerçek (hakiki) ret ve hükmi (hükmen) ret olmak üzere iki şekilde tanınmıştır. Vergi hukukuna göre de “reddi miras” mirasçılar açısından aynı zamanda bir mükellef hakkıdır. Hukuki ve ekonomik durumunu daha kötü hale getirebilecek, vergisel yükü getirisinden daha fazla olan bir mirası kabul etmemek, vergi hukuku bakımından vergi yükümlüsüne tanınmış yasal bir hak olup, hemen hemen tüm vergi mükellefi mirasçılar tarafından tercih edilen mantıklı bir seçimdir. Çalışmanın son bölümünde, mirasın reddine ilişkin hükümlerin kanunda yeterince açık olmamasından hareketle, ileride ilgili kanun maddelerinde yapılacak düzenlemelerde dikkate alınmasında yarar olacağı düşünülen öneriler sunulmuştur.