Tez Koleksiyonu

Permanent URI for this collectionhttps://gcris.khas.edu.tr/handle/20.500.12469/1805

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 1470
  • Master Thesis
    Transfeminizmin Duygulanımsal Çevresi: Türkiye'nin Güncel Alternatif Tiyatrosunda Cinsiyete Meydan Okumak
    (2024) Yanıkcan, Ahmet Berkem; Akın, Afife İdil; Altınay, Rüstem Ertuğ
    Trans-dışlayıcı feminist söylemlerle birlikte artan transmizojini ve transfobinin giderek görünür hale gelmesi, Türkiye'nin güncel alternatif tiyatrosundaki trans temsillerinin karmaşık duygusal manzaralarını anlamak için incelikli bir duygulanım analizini de gerektirmektedir. Duygulanım kuramına temellendirilmiş bu çalışma, trans performanslarında kullanılan stratejileri ele almaktadır. Artan transfobi ve muhafazakâr politikalar arasında alternatif tiyatro, ötekileştirilmiş seslerin direniş ve yaratıcı dışavurumları için mühim bir alan olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma, trans deneyimlerinin tasvirini sınırlandıran ve stereotipleri destekleyen melankoli, üzüntü ve acı gibi duygulanımların ana akım anlatılarda önceliklendirilmesini inceleyerek Türkiye'deki güncel alternatif tiyatroda yaygın olan melodramatik unsurları araştırmaktadır. Esmeray Özadikti ve Seyhan Arman gibi sanatçıların kilit performanslarını yakın okumak, transfeminist sanatçılar tarafından kullanılan mizah, ironi, öfke ve direnç gibi, hâkim anlatıları bozguna uğratan çeşitli duygulanımsal ifade biçimlerini belirginleştirmektedir. Bu analiz trans duygulanımını bireysel bir deneyimin ötesinde geniş kapsamlı güç dinamikleriyle şekillenen sosyal ve kültürel bir olgu olarak incelemektedir. Sara Ahmed'in 'duygulanım ekonomisi' ve 'duyguların sosyalliği' kavramlarına dayanan bu çalışma, Türkiye alternatif tiyatrosunda duyguların nasıl dolaşımda olduğuna odaklanmaktadır. Arşiv araştırmasıyla desteklenen bu çalışma, duygulanım kuramı, performans çalışmaları, kuir ve trans çalışmalarını bir araya getirmektedir. Böylelikle, trans temsillerinin daha dikkatli anlaşılmasını ve trans performanslara içkin olan duygulanımsal ve politik karmaşıklıkların daha kapsamlı tanınmasını savunmayı amaçlamaktadır. Bu yaklaşım, indirgeyici anlatılara meydan okuyup trans yaşamlarını ve deneyimlerini oluşturan çeşitli duygusal boyutları vurgulamakta ve sonuç olarak da Türkiye'nin sosyopolitik bağlamında trans görünürlüğü ve temsiliyeti etrafında şekillenen söylemleri güçlendirmektedir.
  • Master Thesis
    Nil Nehri Havzasında Hidro-güvenlikleştirme: Mısır, Sudan ve Etiyopya Arasındaki Gerd Anlaşmazlığının Eleştirel Söylem Analizi
    (2024) Elfıkhi, Rahmet; Ediger, Volkan Ş.
    Bu tez, Nil Nehri Havzasındaki su çatışmasını, özellikle Büyük Etiyopya Rönesans Barajı (GERD) ve bu barajın kıyıdaş devletler üzerindeki etkilerini incelemektedir. Nil'in su çatışmaları ve GERD'in etkileri üzerine kapsamlı araştırmalar yapılmış olmasına rağmen, bu bağlamda güvenlik teorisinin uygulanması yeterince ele alınmamıştır. Bu çalışma, Buzan ve arkadaşlarının (1998) güvenlik teorisini, Mirumachi ve Allan'ın (2007) ikili çatışma yaklaşımını ve Reyes'in (2011) eleştirel söylem analizinden türetilmiş meşrulaştırma stratejilerini kullanarak GERD etrafındaki söylemi analiz etmektedir. Araştırma, Batı dışı ülkelerin su kıtlığı ve anlaşmazlıklarla nasıl başa çıktığını anlamadaki bir boşluğu doldurmakta ve su kaynaklarının güvenlik altına alınmasının zamanlamasını ve motivasyonlarını incelemektedir. 2013 yılından Ekim 2023'e kadar Etiyopya, Mısır ve Sudan'ın GERD ile ilgili söylemleri analiz edildiğinde, su güvenlik altına almanın bağlamsal tetikleyicilerden etkilenen doğrusal olmayan bir süreç olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu tetikleyiciler arasında su kıtlığı, gıda güvenliği, siyasi değişiklikler ve jeopolitik rekabet bulunmaktadır. Felaket olayları, siyasi değişimler ve güç asimetrisini etkileyen jeopolitik rekabet, güvenlik altına alma sürecini önemli ölçüde etkilemiştir. Bulgular, Daoudi'nin (2009) güç asimetrilerinin etkileşimleri şekillendirdiğini destekleyerek, pazarlık gücü ve zamanla gelişen çıkarların bu dinamiklerde kritik rol oynadığını vurgulamaktadır. Çalışma, güvenlik teorisinin yüksek rütbeli ulusal yetkililer tarafından yönlendirildiğini göstererek, yerel aktörlerin bu süreci yönlendirmediğini ortaya koymaktadır. GERD anlaşmazlığı devam etmekte ve Mısır ile Sudan konuyu giderek daha fazla güvenlik altına almaktadır. Anahtar Sözcükler: Mısır-Etiyopya su çatışması, Etiyopya Barajı (GERD), Su söyleminin güvenlikleştirilmesi, Su güvenliğ
  • Master Thesis
    Yassı Çelik Üretiminde Mekanik Özelliklerin Tahminsel Modellemesi:soğuk Haddelenmıiş Ürünler için Mekanik Özelliklerin Özellik Seçim Yöntemlerinin Karşılaştırılmalı Analizi
    (2024) İlme, Didem Bakiler; Yetkin, Emrullah Fatih
    Soğuk haddelenmiş yassı çelik rulo ürünler çeşitli sektörlerde kritik bir rol oynamaktadır ve çok çeşitli uygulamalara sahiptir. Bu ürünlerin esas önemi, mükemmel mekanik özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Soğuk haddelenmiş yassı çelik bobinler, otomotiv, ev aletleri, radyatör, inşaat ve ambalaj endüstrilerinde yarı ürün olarak kullanılmaktadır. Yassı çeliklerin soğuk haddeleme sürecinde, soğuk haddeleme, tavlama ve son soğuk haddeleme süreçlerinin parametreleri, uygulama alanının gereksinimlerine göre optimize edilerek ilgili standartlara uygun olarak arzu edilen mekanik özellikler elde edilmektedir. Bu çalışma, düz çelik endüstrisinde mekanik özellik test örneklerinin alınması gerekliliğini ortadan kaldırmak için makine öğrenimi algoritmalarını kullanmaktadır. Bu yaklaşım, hurda oranını azaltmaya ve üretimde kapasite kazançları sağlamaya yardımcı olacaktır. Bu çalışmada, düz çelik ürünlerin akma ve çekme mukavemetini tahmin etmek için Doğrusal Regresyon (LR), Destek Vektör Regresörleri (SVR), K-en yakın komşular (KNN), Rastgele Orman (RF), XGBoost ve Karar Ağacı (DT) gibi makine öğrenimi modelleri kullanılmıştır. Modellerin performansı, sekiz farklı özellik seçme yöntemi ile hiperparametre ayarlaması ve çapraz doğrulama yapılarak geliştirilmiştir. Akma mukavemetinin değerlendirilmesinde, XGBoost modelinin tüm veri seti üzerinde uygulanması %93.8 oranında bir belirleme katsayısı (R²) başarısı elde etmiştir. Avrupa Birliği (AB) verilerine özgü verilere odaklanıldığında, R² %95'e yükselmiştir. Japon veri seti için KNN modeli %91.9 R² elde etmiştir. Avrupa tedarikçileri veri setinde XGBoost modeli ile LASSO yönteminin birlikte kullanılması 23. özellik eklenerek R²'yi %95.4'e çıkarmıştır. Japonya veri setinde Sıralı İleri Seçim (SFS) yöntemi ve XGBoost modeli ile yapılan daha ileri düzey bir rafinasyon, R²'yi 23. özellik eklenerek %94.5'e çıkarmıştır. Çekme mukavemeti tahmini konusunda, XGBoost modeli tüm veri setinde güçlü bir performans sergileyerek %90.8 R² elde etmiştir. Buna karşılık, Avrupa tedarikçileri verilerine uygulanan KNN modeli %88.4 R²'ye ulaşmıştır. Aynı modelin Japon verilerine uygulanması %89.6 R² sonucunu vermiştir. Tüm veri setinde Karşılıklı Bilgi, ANOVA F-Testi ve yinelemeli özellik seçim stratejilerinin bir kombinasyonu R²'yi hafifçe %91.2'ye yükseltmiştir. Avrupa veri seti kullanıldığında, karşılıklı özellik seçim yönteminin uyarlanması KNN algoritması kullanılarak R²'yi %89.5'e çıkarmıştır. Buna karşın, Japon veri setinde, KNN modelinin performansı Sıralı İleri Seçim (SFS) yöntemi uygulanarak 22. özellikte %91.6 R²'ye çıkarılmıştır. Akma ve çekme mukavemeti tahminlerinde en az etkili yaklaşım Lineer Regresyon olmuştur. Bu tezin sonucu, özellikle XGBoost modelinin kullanımının, soğuk haddelenmiş düz çelik bobinlerin mekanik özelliklerinin tahmin doğruluğunu önemli ölçüde artırarak, son haddeleme hattında fiziksel test örneklerine olan ihtiyacı potansiyel olarak ortadan kaldırabileceği ve yassı çelik endüstrisinde hem hurda oranlarını azaltabileceği hem de üretim maliyetlerini düşürebileceği yönünde ikna edici kanıtlar sunmaktadır.
  • Master Thesis
    Deneme Filmde Feminist Bir Tarihçilik Örneği Olarak Correspondencia
    (2024) Okumuş, Cemre; Cengiz, Esin Paça
    Bu tez, Correspondencia'nın -burada feminist deneme film yapımı olarak adlandırılan- film yapım şeklinin feminist bir tarih yazımı ile içerik, biçim, epistemoloji ve metodolojisi açısından kesiştiğini öne sürmektedir. Deneme film, eleştirel olarak ele alınan alternatif bir form olarak görülse de kavramsallaştırılması ve tarihselleştirilmesi baskın olarak Batı merkezli olmuş ve 'düşünen sinema' ve 'düşünce olarak sinema' gibi kavramlarla tanımlanmıştır. Batılı modern görme biçimiyle uyumlu, 'düşünme' merkezli bu kavramsallaştırmalar öznenin özü olarak aklı vurgular. Tam da bu, Batılı erkek-merkezci dünya görüşünün temelini oluşturur. Feminist bir deneme film olarak Correspondencia ise, izleyiciyi hem entelektüel hem de duygulanımsal bir soruşturmaya dahil ederek düşünme ve hissetme arasındaki ikiliğe meydan okur. Bu çalışma filmin yapısı(zlığı)nı, parçalanmış anlatıcılarını, duygulanımsal anlatımlarını ve dokunsal imgelerini analiz ederek; onu feminist deneme filmciliğin bir örneği olarak konumlandırır. Filmin yakın okuması feminist deneme filmciliğin kendini nasıl farklılaştırdığını; feminist tarihler ve politik olasılıklar için radikal bir araç haline geldiğini araştırır. İki genç kadın, sinemacının sinematik mektuplaşmalarından oluşan Correspondencia'yı deneme filmde feminist bir tarihçilik örneği olarak inceler; filmin yönetmenleri Carla Simón ile Dominga Sotomayor'u feminist tarihçiler olarak konumlandırır: Film biri Katalonya'dan diğeri Şili'den iki genç kadının sinemayla, gündelikle, ailelerindeki kadınlarla kurdukları ilişkileri konu alırken ülkelerinin çatışmalı geçmişi, bugünü ve geleceğiyle kurdukları bağları araştırır. Kişisel ve toplumsal/politik arasındaki ayrımları bulanıklaştırarak geleneksel sınırlara meydan okur. Filmde kullanılan kişisel arşiv görüntülerinin yanı sıra filmin kendisi de belirli bir zamanın ve politik anın, tarih sahnesinin dışarıda bıraktığı bir yerden belgesi haline gelir. Film bunu yaparken doğrusal, eksiksiz bir anlatıdan kurmaktan kaçınır; bunun yerine parçalanmış bir yapı(sızlık) tercih eder. Radikal açıklığı ve tamamlanmamışlığı benimseyen feminist tarih yazımıyla içeriğinin ötesinde, biçimsel olarak da kesişmektedir.
  • Master Thesis
    Durağan Olmayan Bir Zaman Serisinde Değişim Noktalarının Graf Laplasyan ile Tespiti
    (2024) Yıldız, Şeyma; Yetkin, Emrullah Fatih; Ballı, Tuğçe
    Bu çalışma, durağan olmayan zaman serisi verilerinde değişim noktası tespiti problemine bir çözüm önermektedir. Literatürdeki genel yaklaşımların ötesinde, veri dinamiğine dayalı bir çözüm tasarlamak tahmin kalitesini artırabilmektedir. Bu çalışmada veri dinamiğine bağlı iki grafik tabanlı değişim noktası tespit algoritması önerilmektedir. İlk yaklaşımda Laplacian grafiği oluşturulur ve tespit için eşikten düşük özdeğerlerin sayısı kullanılır. İkinci yaklaşımda Fiedler vektörlerinin işaretleri kümeler halinde gruplandırılarak tespitte kullanılır. Önerilen algoritmaların asıl amacı veri özelliklerindeki değişimi tespit etmektir. Önerilen çözümlerin çıktıları gözlemlenerek değişikliklerin tespiti için başarılı tahminler yapılır. Bu çalışma, optimal bir sayısal algoritma kullanan bir özdeğer çözücü ile endüstriyel bir ortam için çevrimiçi değişim noktası tespit mekanizmasına uyarlanabilir.
  • Master Thesis
    Duyusal etnografi film hareketi
    (2024) Kartal, Alperen; Soysal, Levent
    20. YY'da estetik, siyasal ve toplumsal temsil krizleri imge kuramları ve görme biçimleri hakkında üretilen söylevin yeniden üretilmesi için çeşitli arayışlara yol açmıştır. Bu kapsamda, metin-merkezci antropolojinin bir alt türü olarak kabul edilen duyusal etnografi, antropolojinin toplumsal olayları medyada, özellikle de görsel materyaller aracılığıyla, tek tip temsil etme biçimine yanıt olarak ortaya çıkmıştır. İzleyiciyi aşırı farkındalık, şok ve çeşitli optik karmaşa biçimleriyle etkileyen duyusal etnografi, etnografinin duyular açısından yeniden düşünülmesi olarak tanımlanmaktadır. Duyusal etnografi, yalnızca duyu kategorilerinin incelenmesinden ziyade deneyimlerimizi ifade ederken kullandığımız duyusal deneyim algı ve kategorileri de hesaba katan etnografi yaklaşımlarının tümünü kapsamaktadır. Böylece, antropolojinin belirli bir kültürdeki duyuların araştırılması, sınıflandırılması ve yorumlanması olarak duyularla kurduğu sınırlı ilişkisi, kendini etnografın psikosomatik deneyimini şart koşan çok katmanlı bir ilişkinin modeli olarak özgürleştirmiş ve duyusal etnografi kavramının temellerini atmıştır. Duyusal etnografi bir topluluğu ya da bireyi dışarıdan izlemenin yetersizliğini vurgulayarak, beş duyu aracılığıyla edinilen, özellikle görsel olmayan gözlemlerin de etnografik verilere dahil edilmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, duyusal etnografi belgeleyen ve belgelenen arasındaki interaktif ilişkinin irdelenmesi sonucunda ortaya çıkan her türlü materyalin mümkün olduğunca az kurgusal müdahale ile estetik bir biçim halinde yeniden sunulması olarak da ifade edilebilmektedir. İlk kez 2006 yılında Harvard Üniversitesi'nde, felsefi yaklaşımının sinematik bir karşılığı olarak antropolog Lucien Castaing-Taylor tarafından kurulan Sensory Etnography Laboratory (SEL), yaşamı insan merkezci optik bir gerçeklikten kaydetmek yerine, farklı anlatım tekniklerini araştırarak farklı bir kozmoloji arayışına girmektedir. Üniversite merkezli ilk etnografi film laboratuvarı olarak faaliyete başlayan SEL, ürettiği görsel-işitsel çalışmalar kapsamında olayları belirli bir özneye göre konumlandırmayı reddederek görüntüleri çoklu referanslara 8 dönüştürmekte ve sinemanın geleneksel sınırlarından kopmaya çalışan etnografik bir film yapım tekniği önermektedir. Yukarıdaki bilgiler ışığında, araştırmanın temel amacı SEL'in Duyusal Etnografi içerisinde verdiği mücadeleden ortaya çıkan görsel pratiğin, daha sonra bağımsız sinemacılar tarafından farkında olarak ya da olmayarak nasıl uygulandığı sorunsalı görsel materyallerin analizleriyle göstermektedir. Söz konusu görsel materyaller bir duyusal etnografik görselin ortaya çıkması için gereken belirli şartları sağlayıp sağlamadığına göre seçilmektedir. Buradan hareketle, araştırma çerçevesinde, henüz tam bir tanıma sahip olmayan, tartışmalı duyusal etnografi film yapısına dair kavramsal bir tartışma gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.
  • Doctoral Thesis
    2.5d Vit: 3 Boyutlu Beyin Mr Görüntülerinin Ön İşlenmesiyle Görüntü Dönüştürücü Tabanlı Beyin Yaşı Tahmini
    (2024) Darıcı, Muazzez Buket; Özmen, Atilla
    Son zamanlarda doğal görüntü işleme görevinde kullanılan transformörler, görme görevlerine alternatif bir çözüm sunmaktadır. Görüntülerin işlenmesine olanak sağlayan görüntü transformör mimarisinin, güçlü dikkat mekanizması ve konumsal bilgiyi tutma yeteneği ile görüntü sınıflandırma görevinde etkili olduğu kanıtlanmıştır. Görüntü sınıflandırmaya yenilikçi bir yaklaşım olan ViT, popüler veri setlerinde güncel CNN'lerden daha iyi performans göstermektedir. Ne yazık ki ViT yapısı 2D ile uyumlu olduğundan, saf haliyle 2 boyuttan fazla olan görüntüleri işleyemez. Bu çalışma, 3 boyutlu beyin MR görüntülerini işleyebilen 2.5D ViT adlı yeni bir ViT önermektedir. Model mimarisinde yapılan değişiklikler ve önerilen yöntemler sayesinde 2.5D ViT, 3D görüntülerden yaş tahminini güncel modellere göre daha iyi yapabilmektedir. Ayrıca bu çalışma, beyin MR görüntülerinin hem model mimarisi hem de ön işleme aşamaları üzerine geniş çaplı deneyler içermektedir. Üstün başarısıyla insanların hayatına etki eden Yapay Zeka tabanlı beyin analiz sistemleri, ideal 3 boyutlu beyin MR görüntülerine ihtiyaç duyar. Bu sistemler için ideal beyin MR görüntüleri elde etmek amacıyla en çok tercih edilen ön işleme teknikleri Yanlılık Alanı Düzeltme (Bias Field Correction), Kafatası Sıyırma (Skull Stripping) ve Çakıştırmadır (Registration). Ön işlemin görüntüleri standartlaştırdığı bilinse bile, ön işlemlerin son teknolojiye sahip ağlarda beyin yaşı tahmin sistemlerinin kalitesi üzerindeki etkisi titizlikle araştırılmamıştır. Bu çalışma, IXI veri setinden alınan 3 boyutlu beyin MR görüntüleri üzerindeki Yanlılık Alanı Düzeltme ve Kafatası Sıyırma etkilerinin yanı sıra Çakıştırma sırasında uygulanan ön işlemlerin etkilerinin ve bunların sırasının kapsamlı bir şekilde gözlemlenmesini içermektedir. Beyin yaşı tahmini alanında popüler olan 3 boyutlu Evrişimsel Sinir Ağları modeli, ön işlemlerin beyin yaşı tahmini üzerindeki başarısı hakkında bilgi vermesi için kullanılmıştır. Bu çalışmanın çıktıları, ön işleme yöntemleri olarak sırasıyla Kafatası Sıyırma, Yanlılık Alanı Düzeltme, Çakıştırma işlemleri Z-Score normalizasyonu ile kullanıldığında, 3 boyutlu Evrişimsel Sinir Ağının 6 yıllık ortalama mutlak hata ile farklı şekilde önceden işlenmiş görüntüler üzerinde eğitilen diğer modellerden daha iyi performans gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu çalışmayı önemli kılan bir diğer nokta ise beyin yaşı tahmini üzerinde kullanıma hazır SPM aracına benzer performans gösterebilecek ön işleme tekniklerini uygun sırayla önermesidir. Önerilen tekniklerle önceden işlenmiş 3 boyutlu beyin MR görüntüleri daha sonra yeni Görüntü Dönüştürücü (ViT) için girdi olarak kullanılmıştır. 2.5D ViT'in tasarımı, beyin yaşı tahmin performansını maksimuma çıkarırken bilgi kaybını en aza indirmeye odaklanır. 2.5D ViT tasarımı ViT'den farklı olarak SCA'dan RGB'ye dönüşüm mimarisi ve Ayrık Kosinüs Dönüşümü (AKD) içermektedir. SCA'dan RGB'ye dönüşüm, 3 boyutlu görüntülerin maksimum bilgiyle 2 boyutlu görüntülere dönüştürülmesini sağlarken, güçlü sıkıştırma kabiliyetine sahip AKD, ViT'deki Dönüştürücü kodlayıcıyı besleyen, yaşa bağlı özellikleri içeren, daha küçük boyutta özellik haritası elde etmek için kullanılır. Çeşitli deneylerden sonra 2.5D ViT, yanlılık düzeltmesinden sonra 5 yıl mutlak hata oranı ile en iyi performansı elde etmektedir. Sonuçlar, önerilen 2.5D ViT'nin beyin yaşı tahmini alanında 3 boyutlu Evrişimsel Sinir Ağları ile karşılaştırmalı sonuçlara sahip olduğunu göstermektedir. Mutlak ortalama hataya ek olarak araştırılan istatistiksel değerler ise sırasıyla r değeri için 0.9, Spearman Korelasyon Katsayısı için 0.87 ve R Kare değeri ise ortalamada 0.78 olarak bulunmuştur. Bu değerler, yanlılık düzeltme işleminden sonraki değerlerdir.
  • Master Thesis
    Türkiye'de Film Arşivlerinin Gelişim Süreci ve Çevrimiçi Film Arşivleme
    (2024) Alver, Hasan Çağrı; Akçalı, Elif
    Fiziksel ve kurumsal bir yapı olarak arşiv yalnızca bilgiyi değil, toplumsal hafızayı da tanzim ve tasnif eden bir iktidar alanı olarak karşımıza çıkar. Kendi iktidarını ise bünyesinde sahip olduğu 'katı' belgelere dayandırır. Ancak, geçtiğimiz 40 yılda hayatın her alanında yaşanan dijitalleşme, bilginin erişilebilirliği ve depolama teknolojileriyle birlikte ele alındığında arşiv düşüncesi ve pratikleri de radikal bir dönüşüm sürecine girdiği söylenilebilir. Film arşivleri ise, sinemanın teknolojiyle kurduğu göbek bağı ve dijitalleşmeyle gelen seyircinin de görüntüyle kurduğu ilişkinin değişmesi bağlamlarında düşünüldüğünde, arşiv pratiklerinde yaşanan dönüşümün en görünür olduğu alanlardan biridir. Öte yandan görüntü formatlarında ve seyir deneyiminde dijitalleşmeyle birlikte yaşanan bu dönüşüm, film arşivlerinin ilk oluştuğu dönemden itibaren var olduğunu söyleyebileceğimiz sinefili arketipinin de değişmesine yol açmıştır. Bu çalışma, Türkiye'deki film arşivi meselesini merkezine alarak, arşive dair kavramsal, kökensel ve tarihsel bir soruşturma yapmayı ve günümüzde çeşitli internet uygulamalarının yaygınlaşmasıyla dönüşen çevrimiçi film ve video arşiv pratiklerinin, hareketli görüntü sanatına dair yapılabilecek alternatif tarih okumalarına, üretim, tüketim ve dağıtım olanaklarına sağlayabileceği yeni yöntemlere bir bakış sunmayı hedeflemektedir.
  • Doctoral Thesis
    Gizlilik Sözleşmesi
    (2024) Kılıç, İlksen Yavuz; Kazmacı, Özge Uzun
    Gizlilik sözleşmesi temel olarak, tarafların gizlilik beklentilerinin sözleşme ile hüküm altına alındığı ve gizlilik ihlali halinde uygulanacak hukuki sonuçların öngörüldüğü sözleşmedir. Sözleşme özgürlüğü çerçevesinde taraflar; 'diğer tarafla paylaşılacak bilgileri, tarafların gizlilik yükümlülüklerini, bilgilerin korunması için uygulanacak tedbirlerini, gizlilik ihlali sayılan halleri, sözleşmenin sona erdiren sebepleri' bu sözleşmede serbestçe belirleyebilirler. Gizlilik sözleşmesi; 'Ticaret Hukuku, İş Hukuku, Kişisel Verilerin Korunması Hukuku, Sınai Mülkiyet Hukuku, Rekabet Hukuku ve Bankacılık Mevzuatı' gibi pek çok farklı alanda ihtiyaç duyulan ve bunun karşılanmasına yönelik geliştirilmiş bir sözleşmedir. Gizlilik sözleşmesinin; uygulamada yoğun olarak kullanıldığını ancak konuyla ilgili akademik çalışmanın çok sınırlı olduğunu ve bu sözleşmenin kanunda düzenlenen sözleşmelerden olmadığını belirmemiz gerekir. Buradan hareketle gizlilik sözleşmesi çalışma konumuz olarak belirlenmiştir. Gizlilik sözleşmesinin; unsurları, kapsamı, hukuki niteliği ve tarafların sözleşmeden kaynaklanan sorumlulukları akademik düzeyde tartışılmıştır. Çalışmamızda; çeşitli hukuk alanlarında ve özel mevzuatta adı geçen gizlilik sözleşmesinin, bir bütünlük ve sentez meydana getiren biçimde teorik olarak değerlendirilmesi ile doktrine katkı sağlanması amaçlanmıştır.
  • Master Thesis
    Ab - Çin Stratejik Ortaklığının Ekonomik Güvenlik Perspektifinden Değerlendirilmesi
    (2024) Kurban, Ayşe; Karaoğuz, Hüseyin Emrah
    1970'li yıllardan itibaren ekonomik açılım politikası benimseyen Çin, benzeri görülememiş ekonomik büyümeyle küresel ekonomik politikaların şekillendirilmesinde ve Avrupa Birliği (AB) dahil olmak üzere uluslararası sistemdeki büyük güçlerle ilişkilerinde kilit bir oyuncu olarak ortaya çıkmıştır. Artan ticari ilişkiler ve ortak ekonomik çıkarların ortaya çıkmasıyla birlikte 2003 yılında AB ve Çin arasında kapsamlı stratejik ortaklık ilan edilmiştir. Bu ortaklık, çeşitli alanlar ve farklı sektörler dahilinde her yıl düzenli olarak bir dizi diyalog, toplantı ve zirveyi içerecek şekilde genişlemiştir. Ancak AB açısından bakıldığında, son yıllarda tırmanan uluslararası krizler ve ikili ilişkilerde süregelen ekonomik zorluklar, AB'nin Çin'e yönelik tutumunda önemli bir değişikliğe yol açmıştır. Çin, özellikle AB'nin insan hakları ve demokrasi konusunda benimsediği değer ve normları baltalayarak ve küresel sahneye alternatif bir ekonomik model sunarak, uluslararası ekonomik-siyasi düzen için ciddi bir meydan okuma oluşturmaktır. Ayrıca ticaret ve yatırım ilişkilerindeki çözülmemiş ve tırmanan sorunlar artık AB-Çin stratejik ortaklığının temel endişesi haline gelmiştir. Sonuç olarak, AB-Çin stratejik ortaklığı AB için beklentileri karşılayamamakta ve ekonomik iş birliğinin güçlenmesine ve genişlemesine katkı sağlamamaktadır. Bu tez, AB-Çin stratejik ortaklığında süregelen ekonomik zorlukların artık ekonomik güvenlik meselesi haline geldiğini ve Çin'le kurulan ortaklığın ilerleyemediğini savunmaktadır. Ortaklar arasında düzenlenen yıllık zirveler ve AB'nin Çin'le ilgili yayınladığı resmi politika belgelerinin birer vaka analizini yaparak AB'nin bu ortaklığa yaklaşımını ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu bağlamda analiz sonuçları, AB-Çin ekonomik ilişkilerindeki zorlukların AB'nin ekonomik güvenliğine 'tehdit' unsuru olduğunu savunmaktadır.
  • Master Thesis
    Akustik Pürüzlülük ve Duygusal Seslendirmelerin Yaklaşma- Kaçınma Motivasyonlarına Olan Etkisinin İncelenmesi
    (2024) Demir, Pınar; Soyman, Efe; Özer, Demet
    Çevremiz, otomatik olarak en uygun tepkiyi seçmemizi gerektiren hoş, iştah açıcı veya hoş olmayan, tehdit edici uyaranlarla çevrilidir. Literatürde sözel uyaranlar ve duygusal yüz ifadeleri için duygulanım-uyumlu yaklaşma-kaçınma motivasyonlarının otomatik olarak etkinleştirildiği tutarlı bir şekilde rapor edilmiştir. Ancak duygusal işitsel uyaranlar kullanılarak yaklaşma ve kaçınma eğilimleri üzerine yapılan araştırmalar nispeten azdır. Mevcut tez çalışması, duygusal bilgi aktaran veya potansiyel olarak dinleyicide olumsuz algılara yol açan çeşitli insan seslendirmelerine yanıt olarak yaklaşma-kaçınma motivasyonlarını araştırmayı amaçlamıştır. Çalışma 1'de, Yaklaşma-Kaçınma Görevi ve Cinsiyet Değerlendirme Görevi kullanılarak insan duygusal seslendirmelerine tepki olarak yaklaşma-kaçınma eğilimleri araştırılmıştır. Bulgular, Yaklaşma-Kaçınma Görevindeki uyumluluk etkilerini ortaya koyarak duygusal işitsel uyaranları kullanan önceki çalışmaları tekrarlamıştır. Çalışma 2'de, işitsel sinyallerin algısal olarak rahatsız edici ve tehlike çağrıştıran özelliği olan akustik pürüzlülüğe yanıt olarak yaklaşma-kaçınma eğilimleri, nötr ve pürüzlülük eklenmiş insan seslendirmeleri kullanılarak araştırılmıştır. Bulgular, yanıtlar akustik pürüzlülüğün açık bir şekilde değerlendirilmesine bağlı olduğunda ne rahatsız edici pürüzlü insan seslendirmelerine karşı kaçınma davranışının ne de nötr seslendirmelere yaklaşma davranışının bulunduğunu göstermiştir. Bunun yerine, pürüzlü seslere yanıt olarak tepki hızında genel bir artış gözlemlenmiştir. Pürüzlü seslere tepki hızının artmasının açık değerlendirmelerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını daha ayrıntılı olarak incelemek için, Çalışma 3'te katılımcılardan pürüzlülük yerine sesteki sesli harfleri değerlendirmeleri istenen bir kontrol görevi uygulanmıştır. Göreve ilişkin yönergenin değiştirilmesi, pürüzlülüğün genel yanıt kolaylaştırma etkisini tamamen ortadan kaldırmıştır. Üç deneyde hem duygusal seslendirmelerin hem de akustik pürüzlülük içeren seslerin duygusal değerlik, uyarılmışlık ve rahatsız edicilik açısından benzer uyaran özelliklerini paylaşmasına rağmen örtük davranışsal etkilerinin farklı olduğu gösterilmiştir.
  • Master Thesis
    Holistik Düşüncenin Türkiye'deki Davranışsal Profilleri
    (2024) Kayatepe, Emre; Sarıbay, Selahattin Adil
    Örtük profil analizini ve 'kültür ve biliş' literatüründen çeşitli görevleri kullanan Na ve ark. (2020), insanların bilişsel stillerinde zaman içinde sabit davranış profilleri sergilediklerini buldu. Çalışma 1'de (N = 540) bu bulguyu tekrarladık, ancak (Türk) katılımcılarımızın bilişsel stil davranış profilleri Na ve arkadaşlarının (Kuzey Amerikalı) katılımcılarınınkinden farklıydı. Kuzey Amerikalı katılımcıların davranış profilleri büyük ölçüde dışarıdan-içeriye görevinde farklılaşırken, Türk katılımcıların davranış profilleri büyük ölçüde dahil etme görevinde farklılaştı. Çalışma 2'de (N = 465), Çalışma 1'i farklı bütünsel düşünce alanlarını kapsayacak şekilde genişlettik ve insanların sabit davranış profilleri sergilediğini bir kez daha gösterdik. Çalışma 2'de katılımcılar, diyalektik düşünce görevlerinin ikisinde (öncelikle sosyal çatışmaların çözümü ve biraz da atasözü görevlerinde) farklılaşmıştır. Bu sonuçlar, bilişsel stil davranış profillerindeki zamansal sabitliğin kültürler arasında geçerli olmasına rağmen, bu profillerin kültürden kültüre farklılık gösterme eğiliminde olduğunu göstermektedir.
  • Master Thesis
    Tutuklama Tedbiri ve Tutuklulukta Süre
    (2024) İşeri, Can; Katoğlu, Tuğrul Bayazıt
    Tutuklama tedbirinin temelinde devletlere tanınan egemenlik yetkisi yatmakta olup yargı makamlarınca uygulanabilen bu tedbir, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına en sert şekilde müdahale eden koruma tedbiridir. Türk Ceza Muhakemesinde tutuklama tedbiri bakımından azami süreler Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 102. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu bu azami süreler ceza muhakemesinin tüm süreci için geçerlidir. Her ne kadar azami süreler bu sürecin tamamı için geçerli olsa da Yargıtay'ın ve Anayasa Mahkemesi'nin azami sürelere ilişkin verdikleri hükümlerde; 'suç isnadına bağlı tutukluluk' ve 'hükme bağlı tutukluluk' kavramları ortaya çıkmıştır. Yargı kararlarına göre ilk derece mahkemesince hükmedilen tutukluluk kararı suç isnadına bağlı tutukluluk olarak ifade edilmektedir. İlk derece mahkemesince verilen karardan kararın kesinleşeceği ana kadar devam eden tutukluluk haline ise hükme bağlı tutukluluk olarak nitelendirilmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun bireylere sağladığı koruma, yargı makamlarının hükümlerine göre daha kapsamlıdır. Gerek Yargıtay'ın gerekse Anayasa Mahkemesi'nin kararlarında bu hususa ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarına atıf yapılmışsa da 'hükme bağlı tutukluluk' kavramı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yakın zamanda verdiği kararlar çerçevesinde tekrar değerlendirilmelidir.
  • Master Thesis
    Trafik Verilerinde Genetik Algoritmalar ve Meta Optimizasyonla Güçlendirilmiş Exponential Smoothing Modeli ile Anomali Tespiti ve Performans Analizi
    (2024) Güler, Ali Kerem; Arsan, Taner
    Bu çalışma, Numenta Anomaly Benchmark'ın (NAB) gerçek zamanlı trafik veri setleri üzerinde tahminleme yapan Third Order Exponential Smoothing modelinin parametrelerini optimize etmek amacıyla genetik algoritma kullanmaktadır. Ayrıca, genetik algoritma optimizasyon sürecini daha verimli hale getirmek için meta-optimizasyon tekniklerinden yararlanılarak anomali tespitindeki doğruluğu önemli ölçüde artıran yenilikçi bir yaklaşım sunmaktadır. Önerilen metodoloji, trafik yönetim sistemlerinde kritik olan veri akışlarındaki sapmaları tespit etmek için çeşitli trafik veri senaryolarına karşı farklı veri setleri üzerinde test edilmiştir. NAB'nin skorlama sistemini kullanarak yapılan karşılaştırmalı performans analizi, bu araştırmada geliştirilen yöntemin mevcut NAB algoritmalarının çoğundan üstün olduğunu ve NAB'nin önde gelen algoritmalarıyla rekabet edebildiğini göstermektedir. 'standart' için 54.32, 'reward_low_FP' için 53.73 ve 'reward_low_FN' için 69.54 skorları elde eden önerilen yaklaşım, sırasıyla NAB algoritmalarının ortalamasına göre %3.13, %2.70 ve %3.24 oranında bir iyileşme sağlamış, önemli bir gelişme kaydetmiştir. Bulgular, önerilen yaklaşımın sadece yüksek hassasiyetle anormallikleri tespit etmekle kalmayıp, aynı zamanda manuel yeniden kalibrasyon gerektirmeden değişen veri özelliklerine dinamik olarak uyum sağladığını göstermektedir. Bu çalışma, güvenilir izleme sağlayan ve potansiyel olarak etkin trafik yönetimi ve planlamayı kolaylaştıran sağlam bir trafik anomali tespit yöntemi önermektedir. Çalışmanın sonuçları, gerçek zamanlı veri izleme ve anormallik tespiti gerektiren diğer alanlara da genişletilebilir, farklı bağlamlar ve gereksinimlere uyum sağlayabilen ölçeklenebilir bir çözüm sunmaktadır.
  • Master Thesis
    Bilişim Suçları ve Siber Güvenlik
    (2024) Şenel, Kerem; Altunkaş, Aysun
    Bilişim alanı insana sunduğu faydalar ve konfor kadar kişi, kurum ve devletler için potansiyel riskler de oluşturmaktadır. Toplumsal kontrol mekanizması olan hukukun bilişime uygulanması teknik unsurlar dahil her şeyden önceliklidir. Bilişim alanının bilgisayar, İnternet ve siber güvenlik gibi teknik ve siyasi unsurları kapsadığı düşünüldüğünde; bilişim suçlarına ilişkin bu çalışma, multi-disipliner bir yaklaşım içerisinde değerlendirilmiştir. Çalışmanın amacı bilişim suçlarının; bilişime bağımlı ve bilişimle bağlantılı suçların, işlenme yöntemleri, araçları ve türlerinin özel ve resmi kuruluş ölçeklerinde hukuk perspektifinden değerlendirilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti ve uluslararası mecradaki yaklaşımlar, sorunlar ve mücadele yöntemleri de irdelenmiştir. Hayatın bu kadar merkezinde olan bir konu olarak siber güvenlik bu çalışmanın önemini de ortaya koymaktadır. Çalışma kapsamı genel olarak bilişim suçlarıyla sınırlandırılmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden literatür taramasının kullanıldığı bu çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümünde konuya giriş yapılarak çalışmanın önemi; amacı, araştırma yöntemi ve konunun sınırları belirtilmiştir. İkinci bölümde genel bilgiler başlığında; bilgi, bilim felsefesi ve teknoloji ilişkisi; bilişim alanı, bilişim sistemi ve bilişim ağı kavramları irdelenmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde bilişim unsurlarından; bilgisayar, İnternet, yapay zekâ ve blok zinciri gibi dijital dünyanın yeni kavramları tartışılmıştır. Dördüncü bölümde gündemi meşgul eden siber güvenlik olgusu; siber alan, siber güvenlik kavramı, bilgi güvenliği, bilişim suçu failleri ve siber korsanlar, siber savunma, ülkelerin siber güvenlik kapasiteleri ile kurumları ve siber savaşlar başlıkları altında açıklanmıştır. Tez çalışmasının odağını oluşturan beşinci bölümde; bilişim ile hukuk ilişkisi kurularak, 'bilişim hukuku' kavramı, bilişim suçlarının ortaya çıkışı, bilişim suçlarında kavram karşılaştırmaları, klasik suçlardan farkları, kriminoloji ve cezalandırmanın bilişim suçları üzerine etkileri, bilişim suç politikası, bilişim suçlarının işlenme yöntemleri, bu suçlarla mücadelenin uluslararası hukuk boyutu ve önlenmesine ilişkin uluslararası çalışmalar ile 'Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi'ndeki Suç Türlerinin Türk Ceza Hukuku Üzerinden Değerlendirilmesi' yapılmıştır.
  • Master Thesis
    Yeni Girişimlerde Çalışanları Elde Tutma: Çalışan Perspektifi
    (2024) Kırmanı, Syed Beenısh Rızwan; Uray, Nimet
    Çalışan değişimi, yeni kurulan girişimlerin sürdürülebilir büyümesini engelleyen kritik bir zorluktur. Ülkedeki bir start-up merkezi statüsüne rağmen Hindistan'ın Bengaluru kentindeki start-up girişimlerinin karşılaştığı çalışanları elde tutma sorununa katkıda bulunan spesifik faktörler hakkında sınırlı sayıda araştırma bulunmaktadır. Bu çalışma, dinamik start-up ekosistemindeki çalışanların işten ayrılma niyetlerini etkileyen çeşitli faktörleri incelemiştir. Kalitatif ve kantitatif verilere dayalı karma metod kullanılmıştır. Kantitatif araştırma ile, 50 çalışanı kapsayan bir anket yapılmıştır. Niteliksel içgörüler için ise Bengaluru merkezli çeşitli start-up'larda çalışan beş çalışanla yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Analiz sonuçları, iş-yaşam dengesinin, liderlik desteğinin ve kariyer geliştirme fırsatlarının, çalışanların işten ayrılma niyetinin temel belirleyicileri olduğunu ve bunun da yeni kurulan şirketlerde kalma oranını (çalışan elde tutma oranını) etkilediğini ortaya çıkarmıştır. İş arkadaşı desteğinin olumlu bir çalışma ortamını teşvik ettiği ve elde tutmaya katkıda bulunabileceği bulunmuş, ancak bu iki değişken arasında arasında güçlü bir korelasyon tespit edilememiştir. Çalışanlar arasında girişimcilik istekliliğinin yaygın olduğu ancak bu durumun cironun ana itici gücü olarak tanımlanmadığı saptanmıştır. Start-up'ların sunduğu kariyer geliştirme fırsatlarına erişim fırsatları çalışanlar tarafından takdirle karşılanmaktadır. Niteliksel bulgular, iş güvenliği kaygılarını, üst yönetimin desteğinin eksikliğini ve alt düzey çalışanlarla etkileşim eksikliğinin ana kaygılar olduğunu göstermiştir. Bunlara ek olarak, çalışanlar, geri bildirimi, gelişmiş iletişimi ve şeffaf hiyerarşik sistemi önemli görmektedir. Bu bulgulara dayanarak çalışma, Bengaluru'daki start-up'ların iş-yaşam dengesine öncelik vermesini, daha güçlü liderlik desteği sağlamasını, daha iyi kariyer geliştirme yolları sunmasını, destekleyici ve işbirlikçi bir çalışma ortamı geliştirmesini önermektedir. Bu sayede, çalışanın duygusal, psikolojik ve profesyonel refahı sağlanabilir ve çalışanların elde tutulması sağlanabilir. Bengaluru start-up'ları, bu faktörleri ele alarak, sonuçta firmalarının başarısına katkıda bulunacak yetenekli ve sadık iş gücünü ellerinde tutabilecektir.
  • Master Thesis
    Bilişsel Stil ve Dini İnanç: İki Modelin Testi
    (2024) Şeker, Fırat; Yılmaz, Onurcan
    İnsanların evrimleşmiş bilişsel yapısının dini inançlar için sezgisel bir bilişsel temel oluşturduğu savunulmaktadır. İkili İşlem Modeli (İİM) derin düşünmeye daha yatkın bireylerin dini inançlarının azalması gerektiğini öne sürmektedir. Bu doğrultuda, önceki araştırmalar derin düşünme ile dini inanç arasında büyük oranda tutarlı olarak negatif bir ilişki olduğunu göstermiştir. Bir başka model olan Dışavurumcu Rasyonalite Modeli (DRM), derin düşünmenin kimlik koruyucu bir işlevi olduğunu öne sürmektedir. Bir konuyu sosyal kimlikleriyle ilgili olarak görenler, bu konuda sahip oldukları görüşlerini güçlendirmek için derin düşünmeyi kullanabilirler. Mevcut literatürde İİM büyük destek görmüş olmasına rağmen önceki çalışmalar hem İİM'yi hem de DRM'yi test etmek için kimlik gruplarını eşit şekilde temsil eden bir örneklemden veri toplamamıştır. Bu çalışmada, bu sınırlamanın üstesinden gelmek için hem dindar (n = 580) hem de inançsız (n = 594) Amerikan katılımcılardan veri topladık ve çeşitli derin düşünme ölçümleri kullandık. Hem İİM hem de DRM'nin öngörülerini test etmek adına bu ölçümlerin Tanrı'ya inanç ve evrime inançsızlıkla ilişkilerini inceledik. Örneklemimizin tamamında, tüm derin düşünme ölçümleri Tanrı'ya inanç ve evrime inançsızlıkla negatif korelasyon göstermiştir. Bununla birlikte, örneklemi dindarlar ve inançsızlar olarak ikiye ayırdığımızda bazı negatif korelasyonların dindarlar için daha zayıf olduğu gözlemlenmiştir; bu da DRM'yi desteklemektedir. Genel olarak, sonuçlarımız ağırlıklı olarak İİM'nin açıklamasını desteklemektedir ve DRM'nin öngörüleri de örneklemimizde tespit edilebilir görünmektedir.
  • Master Thesis
    Sezgisel ve Mantıksal Düşünmenin Ahlaki Faydacılığın Boyutları Üzerindeki Etkisi
    (2024) Almaç, Halil; Yılmaz, Onurcan
    Bu çalışmada, sezgisel ve analitik düşünmenin faydacılığın iki boyutu olan tarafsız fayda ve araçsal zarar üzerindeki etkileri incelenmiştir. Ancak, daha sonra yapılan çalışmalar (Isler & Yilmaz, 2023) akıl yürütmeye yönlendirme manipülasyonu olarak kullanılan tekniğin analitik düşünme performansını artırmadığını göstermiştir; bu da Capraro ve arkadaşlarının (2019) bulgularının yalnızca analitik düşünmenin etkilerine atfedilemeyeceğini düşündürmektedir. Ayrıca, çalışmalarında gerçek bir kontrol grubunun bulunmaması gözlemlenen etkilerin yorumlanmasını zorlaştırmaktadır. Capraro ve arkadaşlarının (2019) orijinal deney düzeneğini temel alarak, sadece onların kullandığı duygusal ve analitik düşünmeye yönlendirme manipülasyonlarını değil, aynı zamanda mevcut literatürde etkili olduğu bilinen bilişsel yanlılık eğitimini ve pasif bir kontrol grubunu da dahil ettik. Orijinal çalışmaya benzer şekilde çevrimiçi bir ABD örneklemi (N = 746) ile bir deney gerçekleştirdik. Sonuçlarımız, hem duygusal hem de analitik düşünmeye yönlendirmenin tarafsız fayda puanlarını bilişsel yanlılık eğitimi ve kontrol koşullarına kıyasla artırdığını, sadece analitik düşünmeye yönlendirmenin araçsal zarar puanlarını bu koşullara göre artırdığını ortaya koymuştur. Bununla birlikte, bilişsel yanlılık eğitimi kontrole kıyasla anlamlı bir etki göstermemiş, duygusal ve mantıksal düşünmeye yönlendirmenin bilişsel yanlılık eğitimi ve kontrole göre etkileri aynı yönde olmuştur. Analiz, Capraro ve arkadaşlarının (2019) orijinal çalışmasında olduğu gibi, yalnızca duygusal düşünme ve analitik düşünmeye yönlendirme koşullarıyla yapıldığında, ilk bulgular tekrarlanmış ve duygusal düşünmeye yönlendirmeye bağlı olarak araçsal zararda bir azalma olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, iyi yapılandırılmış bir analitik düşünme manipülasyonu olan bilişsel yanlılık eğitiminin benzer bir etkisinin olmaması ve duygusal düşünme ve analitik düşünmeye yönlendirme manipülasyonlarının etkilerinin beklentilerin aksine aynı yönde olması, bu etkilerin yanıt yanlılıkları veya empati gibi diğer mekanizmalardan kaynaklanabileceğini düşündürmektedir. Gelecekteki çalışmalar bu etkilerin arkasındaki mekanizmaları daha kapsamlı deneylerle araştırmalıdır.
  • Master Thesis
    Bronz Eserlerde Koruma: Aizanoi Kazı Buluntuları
    (2024) Bekret, Devrim; Alioğlu, Emine Füsün
    Arkeolojik kazı alanlarında yapılan bilimsel çalışmalar bütünleşmiş koruma politikaları ile büyük bir anlam kazanmaktadır. Amaç kültürel mirasın uzun süreli korunmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaktır. Bu doğrultuda yapılan çalışmalarda önleyici koruma ve sürdürülebilirlik uygulamaları daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. Tez çalışmasında da bu yaklaşımlar esas alınarak alanda ve laboratuvarda bronz buluntular için yapılan uygulamalar anlatılmıştır. Öncelikle 2. bölümde bakır ve alaşımlarının tarihçesi incelenmiş, 3. bölümde bakır alaşımı eserlerin koruma sorunlarına değinilmiştir. 4. bölümde ise arkeolojik kazı alanları ve laboratuvarlarda bronz eserlerin korunmasına yönelik günümüz uygulamaları genel bir başlık altında sıralanarak anlatılmıştır. Bu değerlendirmeler ışığında Aizanoi antik kenti buluntularından sekiz adet bronz eser ele alınmıştır. Bu eserler 2012 yılında UNESCO geçici kültür miras listesine dahil olan Aizanoi antik kentinde 2021 yılı kazı döneminde ele geçirilmiştir. Eserlerin alanda bulunma anından başlayarak depolama sürecine kadar yapılan tüm uygulamalar sistemolojik olarak anlatılmıştır. Bu süreçte çalışılan eserlerin bozulma durumları ve yapıldıkları malzemelerin özellikleri bilimsel analiz yöntemleri ile incelenmiştir. Sonuç bölümünde çalışmanın bütünü hakkında değerlendirmeler ve öneriler yapılmıştır. Bu tez çalışması ile arkeolojik alanda ve laboratuvarda bronz eserlerin korunmasına yönelik çalışmalar yapan restoratör-konservatörlerin günümüz koruma yaklaşımlarını esas alarak gerçekleştirdikleri uygulamalar anlatılmıştır.
  • Master Thesis
    Türkı̇ye İçı̇n Eşı̇tsı̇zlı̇k Tahmı̇nlerı̇ndekı̇ Aşağı Yönlü Yanlılığın Konut Fı̇yatları Verı̇lerı̇yle Düzeltı̇lmesı̇
    (2024) Karabulut, Fırat Çağlar; Tekgüç, Hasan
    Hanehalkı anketleri genellikle en çok kazananların gelirlerini yakalamakta başarısız olmaktadır. En çok kazananların anketlere yanıt verme olasılığı daha düşüktür ve müteşebbis gelirine ilişkin soruları yanıtlamama olasılıkları daha yüksektir, yani 'kayıp zengin' sorunu. Bu sorunları çözmek için literatürdeki en yaygın yöntem, gelir vergisi kayıtlarından elde edilen verilerin kullanılmasıdır. Gelişmekte olan ülkeler için vergi kayıtlarının kullanılması iki açıdan sorunludur: (i) bu ülkelerin çoğunda vergi kayıtlarının özet ölçümleri bile kamuya açık değildir ve (ii) vergi kaçakçılığı yaygındır ve resmi vergi kayıtları mevcut olsa bile muhtemelen güvenilir değildir. Bu nedenle, bu çalışmada 'kayıp zengin' sorunu, üst gelirleri tahmin etmek için www.sahibinden.com adresinden elde edilen konut fiyatı verileri kullanılarak düzeltilmiştir. Hanehalkı gelirlerini konut fiyatlarını kullanarak tahmin ediyoruz ve bu tahminleri anket verilerinin sağ kuyruğuna ekliyoruz. Hanehalkı Bütçe Anketi'nin 2019 yılında toplam hanelerin yaklaşık yüzde 5'ini eksik saydığını tahmin ediyoruz. Kayıp zengin haneler dahil edildiğinde, en üst %5'lik (%10) gelir payları %17'den (%27) %28'e (%40) yükselmektedir. Sonuç olarak, Türkiye'de hanehalkı gelirinin Gini endeksi 35,3'ten 50'ye yükselmiştir. Anahtar Sözcükler: eşitsizlik, Türkiye, konut fiyatları, en yüksek gelirler, gelir eşitsizliği, gelir dağılımı